Bir Grevin Feminist Bilgisi: Serbest Bölgede Kadın Olmak -Bianet

Bir Grevin Feminist Bilgisi: Serbest Bölgede Kadın Olmak -Bianet

11.08.2018 – Bianet

Necla Akgökçe

 

Feryal Saygılıgil “Serbest Bölgede Kadın Olmak, Bir Kadın Grevi” ile bu kez emek çalışmaları alanından bize sesleniyor. Araştırma onun Mimar Sinan Üniversitesi’nde yapmış olduğu doktora çalışmasının kitap haline getirilmiş biçimi.

 

Grev, sınırları ve kuralları Anayasa ve iş yasaları ile belirlenen, genellikle bir sendika aracılığıyla yürütülen, işçilerin kolektif eylem biçimlerinden biridir. Türkiye’de sendikalar üretimi durma noktasına getirip, toplumun tümünü harekete geçiren büyük grevler yaptılar. Berec ve Büyük Grev gibi bazılarının tarihleri de yazıldı. Fakat işçi sınıfı tarihi açısından değerli olan bu çalışmaların, kadın işçi deneyimlerini ve direniş pratiklerini yansıttığını söylemek pek mümkün görünmüyor.

Feminist araştırmacı Feryal Saygılıgil, Antalya Serbest Bölgesi’nde bulunan Alman kökenli sağlık tekellerinden Fresenius Medical Care (FMC)’in üretim fabrikası olan Novamed’de kadın işçilerin 448 gün süren grevini anlatan Serbest Bölgede Kadın Olmak, Bir Kadın Grevikitabıyla sınıfın emek tarihine kadın işçileri özne alan bir grevi araştırarak yukarıda işaret edilen alandaki önemli bir boşluğu dolduruyor.  Kitap daha yeni çıktı, dumanı üstünde.

Feryal Saygılıgil Arel Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğretim üyesi. Onu, kadın sağlığı tarihi, kadın biyografi ve otobiyografi çalışmalarından ve Kâinatta Bir Nokta Nüzhet Gökdoğan, Toplumsal Cinsiyet Tartışmaları, Kadınlar Hep Vardıbaşlıklı kitaplarından da tanıyoruz. Serbest Bölgede Kadın Olmak, Bir Kadın Grevi ile bu kez emek çalışmaları alanından bize sesleniyor. Araştırma onun Mimar Sinan Üniversitesi’nde yapmış olduğu doktora çalışmasının kitap haline getirilmiş biçimi.

Direniş üzerinden emeğe bakmak

Olayı hatırlatmakta yarar var. Antalya Serbest Bölgede, Novamed adlı işyerinde, kadın işçiler düşük ücretleri, bedenlerini ve sağlıklarını tehdit eden kötü koşulları düzeltmek için 2005 yılında Petrol- İş Sendikasına üye oldular. Yetki alınmasına rağmen sendika düşmanı patronların karşı saldırısı sonucunda ise 26 Eylül 2006’tarihinde greve çıkmak zorunda kaldılar. Başlangıçta sendika ve sendikanın küresel partnerleri çerçevesinde kurulan dayanışma ağı, grev birinci yılına yaklaşırken oluşturulan kadın dayanışması ile genişleyerek ulusal planda görünürlük kazandı ve sendika içi kadın yapıları üzerinden küresel sendikaların kadın birimlerine kadar ulaştı. Sendikal kanalların tıkandığı noktada devreye giren kadın dayanışma grubunun eylemleri sayesinde, dünyada itibar kaybına uğrayan şirket sendikayı uzun süredir kaçtığı toplu sözleşme masasına çağırdı. Üç yıllık toplu sözleşme imzalandı, grevci işçiler halaylarla sendikalı olarak işyerine döndüler. İşte elimizdeki çalışma bu süreci temel alarak kadın emeğine, kadınların çalışma ve direnme pratiklerine bakıyor. Yazar, kadın dayanışma ağının tüm eylemlerine katılarak süreci içeriden yaşamış bir kadın; kitap bu anlamda bir eylem bilgisi aynı zamanda.

Feryal Saygılıgil kitabın başında araştırmanın amacını şu şekilde tanımlıyor:

Bu çalışmada, ücretli kadın emeğinin boyutları, ağırlıklı olarak kadınların çalıştırıldığı Serbest Bölge’deki bir fabrika­da (Novamed’de), fabrikanın çalışma koşullarından, kadın iş­çilerin greve gitme nedenlerinden, direniş pratiklerinden, ör­gütlenme deneyimlerinden yola çıkılarak sorunsallaştırılmaya çalışılacaktır.”

Kitap altı ana bölümden oluşuyor.  Araştırmanın sonunda ek olarak serbest bölgelerde çalışan kadınlarla yapılan söyleşiler ve ayrıca bir görsel bellek tazeleme olarak Novamed Grevi’nden ve birinci yılda yapılan kadın dayanışma eyleminden fotoğraflara da yer veriliyor.

Çalışmanın kavramsal arka planının ele alındığı birinci bölümde, erkek işçiyi temel alarak yapılan emek araştırmalarının, bu çerçevede oluşturulan kategorileştirmelerin ve kavramların kadın işçi söz konusu olduğunda ne kadar yetersiz kaldığını ve bu alanda toplumsal cinsiyet temelli yeni kategorilere ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Zira feminist araştırmanın büyütecini kadın işçinin çalışma yaşamına ve alanlarına tuttuğunuzda emek, ücret, sendikal örgütlenme, direniş, grev, sendika gibi kavramların içeriği ve kapsama alanı değişiyor.  Örneğin, emek sadece kapitalist üretime dair bir kavram olmaktan çıkarak, kadının ev içinde yaptığı ücretsiz işleri yani patriyarkal sömürüyü de içine alan bir kavrama dönüşüyor. Feryal, grev sürecini, eylemin organize ediliş şeklini, grev nöbetlerini, bir mekân olarak grev alanını bu ikili sömürü ve iktidar biçimi perspektifinden değerlendiriyor.

Yapan da yazan da kadın

Çalışmada geleneksel grev anlatılarında sıkça kullanılan, ulusal ve uluslararası sendikal metin, sendika belge ve yazışmaları ile sendikal bürokrasinin tepesinde yer alan erkeklerin görüşlerine de feminist kuşku ile yaklaşılarak bir ayıklama yapılıyor. Kavramsal çerçeve, grevin öznesi olan kadınların anlatıları üzerinden kuruluyor; bu anlamda da elimizdeki kitap, geleneksel emek araştırmalarının ve emek tarihi yazımının marjinalize ettiği bir emek türünü kapsama dahil ederek yaptığı teorik çıkarsamalarla bu araştırmaların sınırlarının genişletilmesine katkıda bulunuyor.

Kamusal kadın emeğinin değersizleştirilmesinin temelinde kadınların eviçlerinde yaptığı ücretsiz işlerin patriyarkal sömürü yatıyor. Değersizleştirmenin tarihteki yolculuğuna bakarak, emek araştırmacılarının ilerleme olarak gördüğü aile ücretini de masaya yatırıyor yazar.  Ortaya atıldığında sendikalar tarafından dahi desteklenen ve halen bazı araştırmacılarca bir sosyal hak olarak nitelendirilen aile ücretinin, bir erkek ücreti olduğu gösterildikten sonra kadınlara reva görülen düşük ücretlerdeki payı gözler önüne seriliyor. Böylelikle emek araştırmalarının temel kavramlarından biri olan ücretin de kadın ve erkekler açısından ortak bir kategori olamayacağını, erkekler için kazanım olarak gösterilen bazı hakların kadınlar için bir kayıp olabileceğinin bilgisini ediniyoruz.

Feryal bu bölümde tartıştığı “proleter kamusal alan”, “patriyarkal pazarlık” gibi kavramları, kitabın sonuna doğru Novamedli kadın işçilerin örgütlenme, grev ve kadın dayanışma süreci özelinde tekrar tanımlıyor: “Mücade­lelerini evin dışında gerçekleştirdiler ancak evde örgütlendik­lerinden dolayı da ev içlerini görünür hale getirdiler. Burayı bir biçimde mücadele alanı kılmayı başardılar. Bunu hiç de kü­çümsenmeyecek bir adım olarak görmek gerekir. Novamedli kadınların kamusallık yaratmaları açısından ve dönüşümün bir aracı olarak önemlidir.”

Grev yoluyla ev içlerinin kamuya taşınarak görünürlük kazanması tespitinin, proleter kamusal alan tartışmalarına toplumsal cinsiyet temelli bir yorum getirdiğini ve tartışmaları ilerletecek yeni bir kanal açtığını belirtmek isterim.

Latin Amerika’da, Güney Asya ülkelerinde çalışanların yüzde 75’ini kadınların oluşturduğu ve ihracata yönelik sanayileşme modelinin motor gücü olan serbest bölgelerdeki kadın emeği biçimlerine örnekler verdiği bölümle, kitabın sonunda bulunan Türkiye’deki yedi serbest bölge ve Novamed işyerindeki kadınlarla yaptığı söyleşilere yer verdiği bölümün karşılaştırılmalı olarak okunmasını öneririm. Böyle bir okuma ile Latin Amerika’da İkiz Fabrikaların kadın işçileri ile Güney Asya’nın ter atölyelerinde çalışan işçilerin beden ve emek sömürüsü biçimlerinin ortaklıklarını görmek mümkün hale gelebiliyor. Türkiye örneklerinin bazı bakımlardan buralardan ayrıştığını görüyoruz. Türkiye’deki serbest bölge çalışanı kadın işçilerin büyük bölümü orasının, küçük tekstil atölyelerinden parasal açıdan elverişli koşullara sahip olduğunu söylüyor. Buna karşı sendikasızlık tüm serbest bölge çalışanlarının ortak sorunu olarak karşımıza çıkıyor.

Sendika içinde kadın yapısı şart

Sendikaların gerek yasal kısıtlamalar gerekse de kendi cinsiyetçi örgütlenme modelleri ve politikalarından dolayı örgütleyemediği Nikaragua Serbest Bölgelerdindeki Maquiladora’larda (ikiz fabrikalar) bir kadın örgütlenme modeli olarak ortaya çıkan Maria Elena Cuad Cuadra (MEC) deneyimini dikkatli okumak gerekiyor. Serbest bölge çalışanı işçi kadınların maruz kaldığı aile içi şiddetten işyerinde uğradıkları tacize, aldıkladı düşük ücretlere kadar bir dizi somut sorunlarıyla uğraşıp çözüm üretmeye çalışan MEC özellikle organize sanayi bölgelerinde kamusal emek üzerine çalışan bağımsız feministler açısından bir örnek model oluşturabilir.

Novamed Grevi’nin yönünün değiştiren Novamed Grevi ile Kadın Dayanışma Grubuydu, bu grubun kuruluşu, bileşimi, eylem ve dayanışma biçimlerini anlamak için Filiz Karakuş’la yapılan söyleşilere bakmakta yarar var. Grup günümüzdeki bölük pörçük dayanışma gruplarından farklı olarak, feministlerin öncülüğünda dönemin sendikalarında çalışan kadınları ve grupları da kapsıyor, yine sol siyasi partilerin, bağımsız kadın emek örgütlerinin tümünü içine alıyordu.  Sendika içinde bir kadın bürosu gibi görev yapan Kadın Dergisi’nin varlığının da feminist hareketle ilişinin doğru bir biçimde kurulmasını sağladığını söyleyebiliriz.

Kitap, serbest bölgelerde kadın emek sömürüsünün kapitalist ve patriyarkal sisteme özgü özelliklerini ortaya çıkarırken; bize bu iki sistemin, fabrikada grev deneyimi içinde birbirlerinin lehine ve kadınlar aleyhine nasıl eklemlendiğini görme olanağını sunuyor. Yine sendika içinde de patriyarkal mekanizmaların kadın deneyimini görünmez kılarak, ikincilleştirilerek onun yönetimlerde temsil olanaklarının da önüne geçtiğini görüyoruz. Yazar, direniş ve kadınlararası ilişkilerle güçlenen kadın temsilci farkındalığını şu şekilde gösteriyor kitabın bir yerinde:  “Erkek sendika temsilcisi arkadaşımız çok baskıcı oldu. Diğer arkadaşımla benim en küçük bir sorunumuz, tartışma­mız olmadı. Anlayış, saygı var aramızda. Erkekle anlaşamadık. Bizi bastırıp, bizim adımıza konuşup lider olmak istedi ama olmadı. Kazanan kadınlar oldu.”

Novamed’de kadınlar ve dayanışma kazandı ama burada elde edilen deneyim ve bilginin bir örgüt olarak sendikanın tümüne taşındığını söylemek pek mümkün görünmüyor. Bunda sendikalarda kolektif öğrenme kanallarının kapalı olmasının yanı sıra hangi bilginin nasıl saklanacağı ve genelleştirileceğini belirleyen kurumsal ve fiili erkek egemenliğinin etkili olduğunu düşünüyorum.

Şu anda, Petrol-İş Gebze Şubesi’nde, Flormar işyerinde sendikalı oldukları için işten atılan kadınların başı çektiği bir direniş devam ediyor. Novamed Grevi deneyiminin Flormar’da direnen kadınlara ve onlarla dayanışma içinde bulunan feministlere anlatacağı çok şey var. Yeter ki öğrenmenin ve biriktirmenin de en fazla ihtiyacımız olan kolektif eylem biçimi olduğuna inanalım.  Ve bu sebeple, Serbest Bölgede Kadın Olmak, Bir Kadın Grevi’ni okumanın tam zamanı. (NA/HK)