Pandemiden sonra yayıncılık: yayınevleri (1-2) / K24

Pandemiden sonra yayıncılık: yayınevleri (1-2) / K24

Pandemiden sonra yayıncılık: yayınevleri (1)

ADALET ÇAVDAR

Pandemi döneminde yayıncılığın sorunları için 65 yayınevine 7 soru gönderdik, 19 yayınevinden cevap aldık. Dosyanın ilk bölümünde ilk üç sorunun cevaplarını yayınlıyoruz.

10 Mart itibariyle Türkiyede görülen korona virüsü vakaları ile hepimizin hayatı aniden değişti. Yayınevleri, matbaalar, kitabevleri, sahaflar, dağıtım ağları… herkes bu dönemden hızla etkilendi. İşlerini evden yürütebilecek grafiker, dizgici, editör gibi kadrolar evden çalışmaya başladı, dağıtımda ve sahada çalışanlar ellerinden geldiğince önlem alarak işe gidip gelmeye devam ediyor. Zincir mağazalar dahil olmak üzere kitabevleri ve sahaflar dükkânlarını kapatmak zorunda kaldılar.

Bu soruşturmayı ekonomik daralma sürerken bir de pandemiyle sarsılan yayıncılık sektörünün ne halde olduğu sorusuna cevap aramak için hazırladık. 15-25 Nisan tarihleri arasında yayınevlerine, dergilere, kitabevlerine, sahaflara, online satış sitelerine ve dağıtımcılara sorular gönderdik. Aldığımız cevapları gün aşırı kurum isimlerinin alfabetik sıralamasına uyarak sizlerle paylaşacağız. Ayrıca yayıncılar, çeşitli meslek örgüt ve birlikleri de ortak dertlerini kamuoyu dikkatine sunmaya başladı. Dosyaya bu yöndeki açıklama ve değerlendirmeleri de ekleyeceğiz.

Yayınevleri ve yazarlar sosyal medyaya daha fazla önem vermeye, kimi yayınevleri kendi olanaklarıyla e-kitap yayınlamaya başladı. Bazı dergiler bir süre online yayınlanma ya da yayına ara verme kararı aldı. Bağımsız kitabevleri ve sahaflar ise telefonla sipariş almaya, sosyal medya üzerinden satış yapmaya çalışıyor.

Pandemi döneminde yayıncılık dosyası için 65 yayınevine 7 soru gönderdik, 19 yayınevinden cevap aldık. Dosyanın ilk bölümünde ilk üç sorunun cevaplarını yayınlıyoruz.

Bu süreçte sorularımızı cevaplayan yayınevi çalışanlarına çok teşekkür ederiz:

160. Kilometre Yayınevinden Ömer Şişman, Alef Yayınevi editörü Sinan Kılıç, April Yayıncılık editörü Nazlı Berivan Ak, Dipnot Yayınları genel yayın yönetmeni Emir Ali Türkmen, Doğan Kitap genel müdürü Gülgün Çarkoğlu, Domingo Yayınevi genel yayın yönetmeni Murat Arayıcı, Güldünya Yayınları editörü Ayşe Düzkan, basın Danışmanı Mehtap Doğan, editör ve satış sorumlusu Arzu Karacanlar, Hep Kitap satış ve pazarlama koordinatörü Erdeniz Türkmen ve editörü Ümran Özbalcı, İthaki Yayınları genel müdürü Coşkun Ören, Metis Yayınları kurucularından Semih Sökmen, Monokl Yayınları genel yayın yönetmeni Volkan Çelebi, Oğlak Yayınları editörü Çiğdem Bakırcıoğlu, Paloma Yayınları ve Nebula Kitap’ın şef editörü Büşra Erol, Pan Yayınları’ndan Ferruh Gençer, Raskolun Baltası Yayınevi’nden Burak Fidan ve Burak Acar, Tekin Yayınları genel yayın koordinatörü Elif Akkaya, Timaş Yayınları’ndan Seval Akbıyık ve Kadir Güven, Tudem Yayın Grubu genel müdürü Sinan Çam, Yapı Kredi Yayınları satış pazarlama müdürü Özgür Akın ve yayın koordinatörü Aslıhan Dinç.

1.
Pandemiye karşı yayınevinizde ne gibi önlemler aldınız,
şu anda yayınevi olarak nasıl çalışıyorsunuz?

160. Kilometre Yayınevi: Yayınevimiz 20 metrekare bir ofis/depo. Daha çok evden çalışıyoruz. Yayınevine sipariş vb. için ben gidiyordum. Şu sıra gitmiyorum. Önlemimiz bu. Ofisi özledim ama yapacak bir şey yok. Dağıtımcılara birkaç kitap kolisi gönderdim stok tutmaları için. Şu sıra sipariş gelirse stoklarından gönderiyorlar. Tükenirse yine gönderirim.

Alef Yayınevi: Evden çalışmak konusunda aşılıyız. Bir ofis tutup çalışmışlığımız sonra yine eve dönmüşlüğümüz var. Geçen sonbaharda bir kez daha ofiste çalışalım demiştik. Şimdi haftada bir iki kez gidip siparişleri teslim edip dönüyorum. Birlikte çalıştığım iki editör zaten evden çalışıyorlardı. Birlikte çalışmamızı gerektiren bir konu olduğunda ofiste bir araya geliyorduk.

April Yayıncılık: Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid-19u pandemi ilan etmesinden neredeyse bir hafta önce evde çalışma sistemine geçtik, o günden beri de bu sistemle devam ediyoruz. Yayın toplantılarımızı Skypea taşıdık, WhatsApp ve e-postalarımız de her zamanki gibi fazlasıyla hareketli.


Nazlı Berivan Ak / April Yayınları

Dipnot Yayınları: Henüz kısa bir süredir bu salgını deneyimliyoruz ve etkilerinin şokundayız. Zaman uzayınca nasıl bir biçim alacak emin değilim. Ofisimizi kapatıp evden çalışmaya başladık. Ofiste bir araya gelmeme ilkesini benimsedik ve artık evlerden çalışıyoruz. Birbirimizle iletişimi ise internet ve telefon üzerinden kuruyoruz. Depo ve siparişlerle ilgili olan arkadaşımız haftada bir gün ofise ve depoya uğruyor. İşini bitirip çıkıyor. Uzaktan ve bir arada olmadan çalışma rejiminin dezavantajları var kuşkusuz ama iletişim teknolojilerinin gelişkin olduğu böyle bir çağda bu tür sorunlar büyük ölçüde telafi edilebiliyor. Buradaki ilke şu: Çalışanların ve ofisimize uğrayan okurların ve ziyaretçilerin sağlığına, can güvenliğine ilişkin kaygıları merkeze alan bir anlayışı benimsemek. Evden iş üretiminin sonuçlarını zamanla göreceğiz.


Emir Ali Türkmen / Dipnot Yayınları

Doğan Kitap: Pandemiye karşı yayınevimizde birçok önlemler aldık. Henüz ülkemizde vaka teyit edilmeden önce bile şirkette hijyen önlemleri arttırıldı, ziyaretçi kabul etmekten kaçınıp sanal ortamda toplantıların yapılmasına geçildi. Bu süreç içinde evden çalışma koşullarına hazırlanıldı. 15 Marttan itibaren evden çalışma sitemine geçildi. Microsoftun TEAMS programı üzerinden toplantılarımızı yürütmeye başladık. Çalışmalarımızı bu sayede eksiksiz sürdürebiliyoruz diyebilirim. Depodaki çalışanlarımız ve satış ekibi de sahadaki çalışmalarına kontrollü bir şekilde devam etmekte. Çalışanlarımız durumun ciddiyetinin farkında. İnanılmaz bir motivasyonla eskisinden daha fazla çalışıyorlar diyebilirim. Bu süreci atlatabilmek için hepimiz işlerimize dört elle sarılmış durumdayız. Ve çok güçlü bir bağ” hissiyle çalışıyoruz. Hafta içi, hafta sonu demeden sürekli etkileşim, iletişim halindeyiz.

Domingo Yayınevi: 12 Marttan bu yana evden çalışıyoruz. Gelirlerimizin azalacağı bir ortamda giderlerimizi kontrol edebilmek için Mart ve Nisan yayın planındaki pek çok kitabın basımını ileri tarihe erteledik.

Güldünya Yayınları: Biz diğer yayınevlerinden farklı bir yapılanmaya sahibiz. Kadınlar tarafından kurulan ve onların kolektif emeğiyle yürütülen Güldünya Yayınları, adını, ağabeyi tarafından sokak ortasında vurulduktan sonra kaldırıldığı hastanede öldürülen Güldünya Törenden aldı. Katledilmiş bir kadının adını olumlu bir şekilde yaşatmak fikri bize çok iyi gelmişti. Genellikle feminist teori ve politika kitapları yayınlıyoruz, bunun yanı sıra kadın hareketi, farklı feminist örgütlenme deneyimleri, kadın biyografileri, kadın edebiyatçıların eserleri, kadınlar üzerine yazılmış biyografilere de yer veriyoruz. Eğer çok satan kitaplar ve yazarlar üzerinden ilerlemiyorsanız yayıncılık dünyasında işiniz zor demektir, ancak biz kolektif çabamızdan ve tutkumuzdan güç alıyoruz. Bizim bir ofisimiz yok, ama bir depomuz var. Hepimiz evden çalışıyoruz. Hatta sorularınızı da yazışarak, birlikte cevapladık. Bu nedenle pandemiye karşı özel bir önlem almamız gerekmedi, tabii pandemiye kadar çeşitli satış kampanyalarımız oluyordu, farklı illerde ve etkinliklerde tanıtım ya da satışa yönelik çalışmalar yapıyorduk. Mart ortasından bu yana, herkes gibi, fiziksel mesafelenme önlemleri nedeniyle bunlara ara vermek durumunda kaldık. Her zaman yaptığımız gibi, evlerimizden çalışmaya devam ediyoruz.

Hep Kitap: Salgın daha Türkiyeye ulaşmadan ofiste temizlik önlemlerini artırmıştık zaten, sayılar artmaya başlar başlamaz da hepimiz evden çalışma modeline geçtik. Depomuzu düzenli aralıklarla dezenfekte ediyoruz. Haftanın üç günü ürün gönderimleri için depo personelimiz çalışmaya devam ediyor.

İthaki Yayınları: Ülkemizde ilk vakanın görüldüğü 11 Mart’ı takip eden Cuma günü itibariyle (14 Mart) ekipmanlarımız ve yayına hazırlamayı planladığımız dosyalarımızı yanımıza alıp, evden çalışma programına geçtik. O tarihten bu yana da yayınevi çalışanları olarak evden çalışmayı sürdürüyoruz.


Coşkun Ören / İthaki Yayınları

Metis Yayınları: 15 Marttan itibaren editöryal kadro evden çalışmaya başladı. Kimi arkadaşlarımız işleri evden yapılamayacağı için ücretli izinde, rutin bazı büro işleri ve yayınevinden doğrudan yapılan internet satışları için de üç dört arkadaşımız haftada iki gün yayınevine gidiyorlar. Ancak yayınevi açılmıyor, onlar işlerini yapıp çıkıyorlar. Depo ve dağıtımdaki arkadaşlarımız da ağırlıklı olarak online satış yapan kuruluşlara kitap tedarik etmek için, ama epey seyreltilmiş bir tempoda çalıştılar. Büroya gelişleri özel araçla sağlandı. Dağıtım daha hassas bir konu. Çünkü daha fazla insan bir arada çalışıyor. Orada insanlar arası fiziksel teması en aza indirmeye çalıştık. Rutin hijyen tedbirlerini artırıp dezenfektan kullanımı, şimdi ise tulum, siperlik, maske ile çalışmak gibi tedbirler aldık. Geçtiğimiz iki hafta siparişleri karşıladıktan sonra kesintisiz iki hafta ücretli izin ile tamamen kapattık, şimdi tekrar haftada iki gün ile çalışmayı planlıyoruz. Bizden kitap alan başka dağıtımcılarda da benzer tedbirler alınarak çalışıldığını biliyorum.

Monokl Yayınları: Evlerden çalışmaktayız.

Oğlak Yayınları: Başta biz de yayınevi olarak tüm katları antiseptik koruyucularla doldurduk, hijyene iki katı dikkat etmeye başladık tabii. Ancak birçok arkadaşımız toplu taşıma kullanarak işe geldiği için hastalık kapma riskini göze alamadık, pandemi ilan edildikten kısa bir zaman sonra da yayınevinde çalışan herkes ofisini evine taşıdı. Oğlak Yayınları ailesi bir aydan fazla bir süredir evden çalışıyor.

Paloma Yayınları ve Nebula Kitap: Yaptığı işin niteliği gereği evden çalışabilen arkadaşlarımız evlerinde çalışmaya devam ediyor. Ofise gelip siparişler hazırlaması ve evrak işlerini halletmesi gereken arkadaşlarımız ise haftada iki gün ofise geliyorlar, böylelikle riski minimum düzeye çekmeye çalışıyoruz.

Pan Yayınları: Yayınevimizi kapattık. Editörler evden çalışıyor. Bir arkadaşımız gelen siparişleri karşılamak üzere zaman zaman ofise uğruyor.

Raskolun Baltası Yayınevi: Biliyorsunuz bizler küçük yayınevleriyiz. Her zaman pandemi koşulları içindeydik. Alışmakta zorluk çekmedik. Temas alanımızda herhangi bir daralma yok. Ellerimizi daha sık yıkıyoruz ve her kitabımızı kargoya vermeden önce iki kere dezenfekte ediyoruz.

Tekin Yayınları: İlk vakanın görüldüğü yer Kapalıçarşı biliyorsunuz. Yayınevimiz Cağaloğlunda, çarşıya oldukça yakınız. 10 Mart tarihinde yapılan resmî açıklamanın ardından sanırım 4 veya 5 gün geçmişti. Kapalıçarşı’da vakanın görüldüğüne dair şehir efsanesi tadında epey söylenti duyduk. Sonra yapılan açıklamalar birbirini izledi. İşte biz de o tarihlerde yani 18 Martta yayınevini kapattık. Haftada bir gün dağıtım ve muhasebe departmanında çalışan arkadaşlarımızın işe gelmesi, editörlerin ise evden ihtiyaç olması halinde çalışmasına dair bir dizi önlem aldık. O günden beri evlerde çalışıyoruz. Haftada bir gün yayınevini açıyor, siparişleri karşılıyoruz.

Timaş Yayınları: Pandeminin etkilerinin belirgin biçimde görülmeye başladığı ilk hafta itibariyle ofis dışında çalışması mümkün olan personelimiz için evden çalışma uygulamasını başlattık. Başta editöryal ekip olmak üzere pazarlama ve dijital alanlarda çalışan arkadaşlarımızın da bu sisteme geçişiyle ofise gelen kişi sayısını olabildiğince düşük rakamlara çektik ve esnek çalışma saatleri oluşturduk. Ayrıca Covid-19in ülkemizde görüldüğü bilgisini ilk aldığımız günden itibaren hem yayınevimiz bünyesinde hem de lojistik işlemlerin yapıldığı depomuzda gerekli dezenfektasyon çalışmaları yapılıyor.

Tudem Yayın Grubu: 7 Mart Salı ofislerimizde son kez çalıştık ve evden çalışmaya başladık. 20 Mart Cuma akşamı da tüm kitabevlerimizi kapattık. Depo ve bilgi sistemleri ekiplerimizi ikiye böldük. Birer hafta dönüşümlü olarak toplu taşıma kullanmadan, eldiven ve maske ile çalışıyorlar. Merkez ofiste de iki arkadaşımız aynı şekilde müşteri hizmetlerini sürdürüyor.

Yapı Kredi Yayınları: Salgının oluşturduğu riskler nedeniyle öncelikle tüm YKY mağazalarını kapattık. Aynı şekilde tüm etkinliklerimizi durdurduk, sergilerimizi geçici bir süreliğine ziyarete kapattık. Tüm bölümlerimiz evden çalışmaya başladı. Yeni kitap yayınlamaya bir süreliğine ara verdik, gerekirse bazı istisnalar olabilir. Öte yandan süreli yayınlarımızı yayımlamaya devam edeceğiz. Bu önlemler salgın tehdidi sona erene kadar devam edecek. Şu an sadece depomuzda sınırlı sayıda arkadaşımız gelen kitap isteklerine cevap veriyor. Burada da çalışma koşulları salgın önlemleri çerçevesinde gözden geçirildi ve sıkı önlemler alındı.

2.
Bu dönemin yayınevinize etkileri nelerdir, üstesinden nasıl geliyorsunuz?  

160. Kilometre Yayınevi: Yayına hazır kimi kitaplarımızı erteledik. Evimizde oturuyor, çalışıyor, okuyoruz. Sevdiğimiz kitapları birbirimizle paylaşıyor, birbirimize övüp duruyoruz. Zoom yapmıyoruz. WhatsApp’tan sayfa fotoğrafı gönderiyoruz birbirimize. Şu sıra, Jungun Psikolojide Tipleri, Pirsigin Lilası favorilerimiz. Bu arada tabii dağıtımcılardan tahsilat almaya çalışıyoruz. Onun da kolayını bulduk. Zamanlanmış e-maili hazırlıyoruz, sabah 8de biz uykudayken gidiyor mail. Artık ödemeyi öteleyip ötelememeleri insaflarına kalıyor.

Alef Yayınevi: Bu dönemi herkes gibi sağlıklı atlatmaya bakacağız. Yayın sektörünün bugünkü halini 2008 krizi şekillendirmişti. Sermaye yayıncıları bir yanda, büyük sermayeye dayanmadığı halde kendine özgü birtakım değerlerle ayakta kalmaya devam edenler ortada, bizim de içinde bulunduğumuz sermayesiz yayınevleri öbür tarafta. Biz şu anda bir planlama yapamayız. Çok büyük bir belirsizlik var. 2008 krizinden itibaren teknik becerilerimizi geliştirmeyi hedefleyerek başka yayınevlerine ya da kurumlara editöryal tasarımlar yaparak ayakta kaldık. Muhtemelen bu alanda yürümeye devam etmeye çalışacağız. Ama bizim hizmet etmek istediğimiz kurumlar ayakta kalsalar da faaliyetlerini bir süreliğine erteleyebilirler.

Dipnot Yayınları: Sesli düşüneyim, varsa izniniz! Ezberden konuşma ötesinde, bir bakış açısı sorunu var sanki. Bizi bekleyen sürecin belirsizliği uzaktan ve bir araya gelmeden çalışma biçimini daha işlevsel kılacak formları aramamızı gerektiriyor tabii. Cemre belki düştü, ama cemre de virüs taşıyor korkusu saldı insanlığı, baharı bile bir arada karşılayamaz olduk… Ama biz Dipnot ekibi olarak uzun uzun ofis sohbetlerimizi özlemeye başladık. Mesele telekonferansla görüşmek veya en az bir metre uzakta durulması gereken mesafe mi? Yoksa ölülerimizin, sevdiklerimizin bedenlerine ne olacağı endişesi mi? Veya cenaze hakkının ortadan kalkması mı? Salgın nedeniyle işletmelerin geçici olarak kapandığını söylüyoruz ama bu durum önemli ölçüde kalıcılaşacak. Asıl endişe verici şey bundan sonra olacaklar. Korkutucu olan sadece şimdi olan şeyler değil, bundan sonra gelecek olan şeylerdir. Yayın sektöründe küçük ve güçsüz olan yayınevleri varlık-yokluk sorunuyla karşı karşıya kalacaklar. Hepimiz şimdiden şunu anlamış durumdayız ki, korona virüsü nedeniyle yaşanan sağlık krizinin atlatıldığı andan itibaren bütün dünya dalga dalga ekonomik krizle karşı karşıya kalacak. Çoğu kitapçının kapanması ve açık olan kitabevlerinin de günü boş geçirmesi sert bir küçülmeye neden oldu. İnternet siparişleri eskiye nispetle çoğaldıysa da pazarın bütünü açısından bakıldığında yüksek bir daralma söz konusu. Yayınevleri açısından bilhassa alacakların tahsili konusunda bir kriz durumu hâl-i hazırda mevcut. Yayıncılar her hafta Perşembe, Cuma günü alacağın yüzde 5- 7- 10’u kadar ödeme yapıldı, yapılmadı sohbetleriyle zaman geçiriyor. Doğal olarak bu tahsilat krizinin çok ciddi ve sarsıcı sonuçları olacak. Bu da bizleri aracıdan bağımsız olarak satış yapmanın yollarını arama ve çoğaltma eğilimine itiyor. Ama bunda kısa vadede muvaffak olabileceğimizi düşünmüyorum. Editöryal hazırlıklarda hiç hız kesmedik. Mutfak yoğunluğumuzda bir azalma olmadı. Ancak hazırladığımız kitapları hemen baskıya vermemiz mümkün görünmüyor. Yayınevleri basmış oldukları birçok kitabı dağıtıma veremedi… Bu sürenin ne kadar olacağını galiba virüsle mücadelenin sonucu belirleyecek.

Doğan Kitap: Neler yapıyoruz: Her şeyden önce yayın planımızı revize etmek durumunda kaldık. Pandemi süreci bitene kadar çok kısıtlı sayıda kitap yayınlamaya karar verdik. Bu kaçınılmaz bir sonuç, zira yayınlasak bile dağıtım olanakları çok kısıtlı. Bu durumu farklı değerlendiriyoruz. Yayın planımızın iki ay önüne geçtik, editöryal çalışmalarımızı bitiriyoruz, dijital yayıncılıkla ilgili çalışmalarımızı hızlandırdık, özel projelere ağırlık verdik ve e-ticaret siteleri için özel projeler üretiyoruz. Şimdiye kadar zaman bulup yapamadığımız ama çok gerekli bazı çalışmaları başlattık. Elbette maliyetlerimizi kısıtlama yönünde önlemler aldık, alıyoruz. Bu dönem sürekli finansal analizler yapacağımız, değişik senaryolar üzerinde çalışacağımız bir dönem olacak gibi görünüyor.

 
Gülgün Çarkoğlu / Doğan Kitap

Domingo Yayınevi: Başta düşündüğümüz kadar keskin olmasa da satışlarımızda düşüş yaşıyoruz. Şu an için internet satışları bizim için kritik ve oradaki büyüme biraz olsun ferahlatıyor. Lakin daha kritik olan şey alacakları tahsil edebilmemiz. Yayınevleri, içinde pek çok kitapçının da bulunduğu büyük bir tedarik ağının parçası ve bu kitapçılar uzun süredir kapalı. Bu sürecin onlara ne kadar hasar vereceğini henüz öngöremiyoruz. Bu dönemi sağlıklı olarak atlatabilmeleri yayıncıların sağlığını da etkileyecek.

Güldünya Yayınları: Kitap basamıyor ve elimizdeki kitapları okurlara ulaştıramıyoruz. Hatta yeni yayınladığımız ve basın duyurusunu yaptığımız Kesekâğıdı Prensesi isimli çocuk kitabımızı bu süreçte dağıtıma sokamadık. Bu nedenle pandemi süreci hafiflese bile, yarattığı etki uzun vadeli olacak. Kitap basımı ve satışları için görece hareketli bir dönemi kaybetmiş durumdayız ve önümüzdeki aylarda ne olacağı da belirsiz. Üstesinden gelmek için izolasyon önlemlerinin hafiflemesi, sokağa çıkabilmemiz, kitabevlerine kitap gönderebilmemiz, okurlarımızın kitap almak için sokağa çıkması, pandemi koşullarıyla gedikler açılan bütçelerinde kitaba pay ayırabilmeleri gerekiyor. Kısa vadede bütün bunlar zor görünüyor.


Ayşe Düzkan, Arzu Karacanlar / Güldünya Yayınları

Hep Kitap: Tüm sektörleri etkilediği gibi bizi de olumsuz etkiliyor tabii ki. Üretim konusunda sorun yaşamasak dahi üretilen ürünleri sadece internet sitelerinde satışa sunabiliyoruz. Kitabevlerinin satış yapamadığı her dönem yayıncı için sorun teşkil eder. Uzun vadede sürdürülebilir bir hayat mümkün olmaz. Şimdilik sadece günü kurtarıyoruz diyelim. 

İthaki Yayınları: İnsanların sokaktan azar azar çekilmesi ve salgının yayılma hızının artmasıyla birlikte, AVMler ve birçok şehirde yer alan kitabevleri de teker teker kapandı. Kitaplarımızı okurlara ulaştıramamamız nedeniyle kitap üretimini de yavaşlattık. Bu süreçte web satış sitelerinde bir yoğunluk oluştu. Web satış uzmanları, depo ve lojistik çalışanları için riskli bir mesai olması nedeniyle çok da içimize sinmemekle birlikte, sektörün durma noktasına gelmemesini de onlara borçluyuz. Bu desteğe rağmen ciro açısından çok ciddi kayıplar yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Ayrıca ödemeler noktasında hem yayıncılar hem de kitabevleri açısından ciddi sıkıntılar var. Kısa çalışma ödeneği vb. uygulamalar çok küçük nefes alanları yaratsa da sektörün ciddi desteklere ihtiyacı var. Örneğin, karşılıksız kira, faizsiz uzun dönemli krediler gibi desteklere ihtiyacımız bulunmakta. Mevcut kadromuzla fire vermeden bu süreçten çıkmak en büyük arzumuz. Kitap üretimini durdurmayı da bir an bile aklımızdan geçirmek istemiyoruz ama dişe dokunur desteklere ihtiyacımız olacak.

Metis Yayınları: Bütün yayınevlerinin satışları düştü. Ama satışların bir kısmı online satışa kaydı, orada bir yükselme oldu. Bu istikrarlı, kalıcı bir yükseliş mi olacak, şimdiden bir şey söylemek zor. Bu koşullarda faaliyetlerimizden kopmamak için, kitap hazırlamaya devam ediyoruz. Bazılarını peyderpey önümüzdeki günlerde yayımlamayı da düşünüyoruz. Bunun hem bize hem okurlarımıza iyi geleceğini, biraz hava akımı yaratıp ferahlık getireceğini düşündük. Olup bitenler, kayıplar çok üzücü. Ama bu yıkıcı etkiye karşı ayakta durmak, kesinlikle tedbirli, korumacı ve dikkatli davranmak, ama bir yandan da hayatı savunmak lazım. Yani faaliyetlerimizi tümüyle durdurmadan, düşük bir tempoyla sürdürerek, ileriye dönük işlerimizi tamamlayarak geçirmeye çalışıyoruz bu dönemi.

Monokl Yayınları: Kitapçıların kapanmasıyla sadece internet üzerinden satış mümkün. Yeni kitap basmak da şu aşamada hayli zor. Üretmeye devam etmenin yollarını arıyoruz; bir şekilde kitap basımına dönme çabası içindeyiz.

Oğlak Yayınları: Birebir çalışmayı sürdürememenin dışında bizi çok çok zorlayan bir durum oluşmadı. Yayın programımızı takip ediyor ve matbaaların çalışma durumlarını da dikkate alarak kitaplarımızı yayımlamaya devam ediyoruz. Bu dönemde bazı aksamalar oluyor elbet ancak bunlar büyük krizler yaratmıyor. Yazarlarımızla birlikte aynı heyecanla üretmeye devam ediyoruz.

Paloma Yayınları ve Nebula Kitap: Bu dönemin hemen öncesinde matbaadan çıkan yeni kitabımızı ne yazık ki dağıtamadık. Mağazaların kapanması satışlarımızı önemli ölçüde azalttı. Bu durumu fırsat bilen kimi zincir mağazalar ödemelerini aksatmaya başladı. Hem satıştaki azalmayı hem de tahsilat sorununu kısmen de olsa aşabilmek için internet üzerinden doğrudan satış sistemini devreye soktuk ve yeni satış kanallarıyla çalışmaya başladık.

Pan Yayınları: Bütün yayıncılar gibi bizim de ne olacağımız meçhul, önümüzü göremediğimiz için plan yapamıyoruz.

Raskolun Baltası Yayınevi: Çok olumlu etkiler gözlemliyoruz. Satışlarımız beş kat arttı. Siparişlerimizi yetiştirmek için destek arıyoruz. Yeni baskılar hızla tükeniyor. Gezi olayları sırasında da böyle olmuştu. Tehlike somut biçimde kapınıza dayandığında işler ciddiye biniyor, kötü edebiyat, kötü kitap eleniyor. Sadece kötü kitap mı? Kötü yönetilen yayınevlerinin de makyajları yüzlerine bulaşıyor. Yardım istiyorlar ama zamanımız yok. Musilin, Valérynin, Melih Cevdetin yanında satmakta beis görmeyip okura olağan zamanlarda yutturdukları “Türkçe edebiyatın fenomenleri” zor durumda, satışları içler acısı. Bugün aşıya en çok, itkisi nitelik olmayan, türlü PR çalışmalarıyla satış yapabilen yayınevlerinin ihtiyacı var, kolaylıklar diliyorum.

Tekin Yayınları: Çok sıkıntılı ve zorlayan bir süreç… Ne zaman biteceği de belirsiz. Öncelikle matbaaya gönderdiğimiz kitapların basımını durdurduk. Mağazaların, kitabevlerinin kapanacağı belliydi. Bir kısmı da kendisi kapatmıştı. Basılan kitapların dağıtımlarının yapılmayacağı kesinleşmişti. Süreç çok hızlı ve korkutucu düzeyde ilerliyordu. O ilk haftalarda insanlar sağlığına ve gıda alışverişine odaklanmıştı. Doğrusu da oydu. AVMlerin kapanmasıyla birlikte zincir kitabevleri de faaliyetini durdurmak zorunda kaldı. Kitap satışlarımızın yaklaşık yüzde 70-80i bu alanlarda gerçekleşiyor yani kitabevlerinde. Hızlıca birtakım önlemler alsak da bu satışların neredeyse tamamını yitireceğimiz bariz ortadaydı. Çalışan arkadaşlarımıza ücretli izin hakkı verdik 30 Nisana kadar. Maaşlarını ödemeye devam ediyoruz. Satışların yüzde 70inin kaybıyla birlikte, alacaklarımız olan firmaların bazılarının da çok cüz’i ödeme yapma kararı almaları bizi büyük sıkıntıya soktu. İşte asıl kırılma burada oluştu. Sabit tüm maliyetler devam ediyor. Kira, maaş, faturalar vb. Bunları karşılamayı planladığımız alacaklarımızı ise tahsil edemiyoruz. Kitap çıkarıp dağıtamıyoruz. Şu aşamada inanılmaz bir darboğazın içindeyiz. Birkaç ay daha devam etmesi halinde birçoğumuz kapatacak. Sabit maliyetlerini azaltmak için farklı çabalara girecek. Özellikle de yeni kitaplar bir süre daha yayınlanmayacak. Tüm bunlar küçük ve orta ölçekli yayıncılar için yok olma, yayın sayısını azaltma veya istihdamını sağladığı personelini işten çıkartma anlamına geliyor. Büyük yayınevleri için de küçülme… Biz bir süre daha dayanmak için geçici bir planlama yaptık. Ama nereye kadar… Kitap çıkarmamak tek başına bir handikap bizler için. Sürekli işleyen bir makine olarak düşünün yayıncılığı. Durduğunda yeniden çalışması için bile büyük emek ve sermaye gerekir. Toparlanmak için de finansman kaynağı. Çoğumuz stoklarımızda bulunan kitapları yüksek indirimlerle ve kampanyalarla internet üzerinden satışa sunduk. Bu çözüm mü? Hayır değil. Stok azaldığında veya kitap bittiğinde onu yeniden üretmek büyük riskler barındırıyor. Çünkü belirsiz ekonomik koşullar, maliyet girdileri tamamen dışa bağlı bir sektörü, artan dövizle bile tek başına durdurur veya çökertebilir. Stoklarımızda bulunan, yüksek indirimle satışa sunduğumuz kitapların maliyetleri ile şu anda aynı kitabı üretirken harcayacağımız maliyet arasında büyük bir açı oluştu. Dışardan finanse ediyoruz. Birikimlerimizle ayakta tutmaya çalışıyoruz hem kendimizi hem de çalışan arkadaşlarımızı. Gideceği yere kadar dedik… Göreceğiz.     

Timaş Yayınları: Pandemi bütün sektörleri olduğu gibi yayıncılık sektörünü de cidden etkiledi. Yeni kitap üretimini bir süre için sınırlı sayıda başlık dışında durdurduk diyebiliriz. Matbaaların bir kısmı bir süreliğine faaliyete ara verdi. Ancak evde vakit geçirmek doğal olarak insanların kitaplarla ilişkisini bir bakıma olumlu da etkiliyor. Okurlar belki öncelikle zaten daha önceden almış ama okuyamamış oldukları kitaplarını okumaya koyuldular ama online mecralar üzerinden süren bir kitap satın alma davranışının da olduğunu söyleyebiliriz. İlk günlerin paniği geçtikçe ve evde kalma süremiz uzadıkça kitaplara duyulan ihtiyaç da artıyor. Tabii ki bugünlerde okurla temas kurmamızı sağlayan alan sosyal medya. Sosyal medya hesaplarımız üzerinden okurlarımıza önceki aylarda yayınlanmış kitaplarımızı hatırlatarak veya yeniden anlatarak bu süreci olabildiğince aktif biçimde sürdürmeye gayret ediyoruz.

Tudem Yayın Grubu: Elbette zor bir dönem. Fuarlar iptal oldu, kitabevleri kapandı. YAYBİR ve TYB ciddi çalışmalar yaptılar, yapıyorlar. Tekrar baskılara devam ediyoruz. Her markamızdan ayda bir ya da iki yeni kitap çıkarmaya karar verdik. Yeni üretimin tamamen durmasını doğru bulmadık. Bayilerimiz ve bazı kitabevleri evlere servis yapıyor. Biz de tudem.com üzerinden okurlara, tudemtedarik.com üzerinden ise kitapçılara hizmet vermeyi sürdürüyoruz. Bu dönemi yayın grubumuzun tüm personelinin, yazarlarımızın, çizerlerimizin, çevirmenlerimizin, bayilerimizin, dağıtımcı ve kitabevlerinin, matbaa, kâğıt, kargo ve diğer tüm paydaş ve tedarikçilerimizin ama öncelikle okurlarımızın gücüyle aşacağımızı düşünüyoruz.


Sinan Çam / TUDEM

Yapı Kredi Yayınları: Salgın nedeniyle çok sayıda kitabevi kapalı. Bu durum kitap satışlarını ciddi oranda düşürdü. Online satışlarda ise artış oldu ancak çoğu kitabevinin kapalı olduğu bir ortamda bu kayıpların bir kısmı karşılanabiliyor. Ülkemizde online kitap satışının oranı toplam satışın yüzde 20leri düzeyinde. Tahmin edilebileceği gibi online satış kanalı sektörün yaşadığı kaybın çok az bir kısmını karşılayabiliyor. Ayrıca yayıncılık sektörü için yıl boyunca düzenlenen birçok fuar, etkinlik ve benzeri organizasyonlar çok önemli bir gelir oluşturur. Tüm yayıncılar için önemli gelir kayıplarının yaşandığı bu durumda öncelikle yeni kitap üretimini durdurduk, tekrar baskı programlarımızı gözden geçirdik, bazı baskıları erteledik. Birçok matbaa çalışma sürelerini kısıtladı ya da geçici sürelerle üretime ara verdi. Alacağımız farklı önlemlerde tek önceliğimizin sağlığımız olduğu bu dönemi büyük oranda küçülerek atlatacağız. Bu dönemde okumanın keyfini daha çok insanın tatması, kitapların da desteğiyle mümkün olan en az hasarla hem bireysel hem de toplumsal olarak salgın dönemini atlatmamız en büyük temennimiz.

3.
Pandemi yayıncılığı nasıl etkileyecek, neler yapılmalı?

160. Kilometre Yayınevi: Yayıncılığımız zaten rezil bir sektördü. Rekabeti düzenleme kurulu gibi bir şey olsa büyük dağıtımcılar yayıncılık yapamazdı başta. Yayıncılar Birliği Başkanı’nın hem dağıtımcı hem yayıncı olduğu yerde kim, neyi, nasıl ve kimlere rağmen savunacak, düzeltecek? O yüzden bir yıkım olursa bu yıkımı olumlu buluyoruz. İnanmıyoruz bu insanlara.

Alef Yayınevi: İlk etki kitap satış mağazalarının çok zor duruma girmesi olacak. İkincisi mağazalarda satış yapılmadığı için nakde ihtiyaç duyan yayınevlerinin kendi çalışanlarına bir süre ödeme yapamaması ve sonra küçülme amacıyla işten çıkarmaların başlaması kesin gibi görünüyor. Bu çok yayılırsa ortalığı kelepir kitaplar kaplayacak, kelepir de iyi yayınların yolunu kesecektir. Onlarca Zweig, yüzlerce Kafka vs. telifsiz kitaba ek olarak on yıllardır yayınevlerinin depolarında bekleyen binlerce kitabın ortalığa doluşması mümkün. Bunun önüne geçilemez ama hâlâ yeni bir şeyler yapmak isteyen yayınevlerine nefes alma imkânı veren küçük özelleşmiş kitap etkinlikleri vs. düzenlenebilir. Yakın dönemdeki örnekler: Haydarpaşa Garı, İzmir Kültür Parkı, Ankarada Çağdaş Sanatlar Merkezi, Kıraathane İstanbul Edebiyat Evinde düzenlenen etkinlikler. Bizim için bütün mesele yayınevlerinin biriktirmiş oldukları kapital miktarına bağlı avantajların adaletsizliğe yol açmasını engellemek.

April Yayıncılık: Kitap sektörü için yeni ve zorlu günler. Yazarların, çevirmenlerin, editörlerin, kitapçıların, dağıtımcıların, yayıncıların kısacası tüm paydaşların doğrudan etkilendiği bir süreç bu. Etkinlikler, okumalar, imza günleri iptal, okurla bir araya geldiğimiz ve yeni başlıklarımızı paylaştığımız fuarlar iptal, ödül törenleri, atölyeler, yazar evlerinde misafirlikler, üretimler iptal. Telif alışverişi yaptığımız, çeviri hakları alıp sattığımız uluslararası profesyonel fuarlar iptal. Her şey normale döndüğünde, ki bu umarım yakın zamanda olur, tasarruf tedbirleri nedeniyle bütçeler küçülecek, bundan da en çok bağımsız kitapçılar ve yayıncılar etkilenecek. Bu yönüyle hem kısa hem de uzun vadede planlar yapmak, her paydaşı içine alacak çözüm yollarını tartışmak gerekiyor. Dayanışmanın önemi her zamankinden çok. Ve tabii yeni zamanın yeni gereklerine de hızlıca uyum sağlamak gerekiyor, çevrimiçine taşınan profesyonel fuarları, satış siteleri üzerinden yapılan yeni çağın kitap tanıtım ve satış yöntemlerini, sosyal medyada yapılan yazar etkinliklerini, yayıncılık paydaşları ve en çok da bağımsız kitapçılar için başlatılan destek bağış kampanyalarını çalışmak ve ülkemizde uygulama yollarını aramak, olanla birleştirmek için fikirler geliştirmek gerekiyor. Biz ekipçe bu soruları ve yanıtları çalışıyoruz korona günlerinde.

Dipnot Yayınları: Şimdilik yalnızca sesli düşünüyoruz ve biz de sorular soruyoruz. İsterseniz kafamızdaki soruları hep beraber paylaşalım.

• Virüsle birlikte cezaevlerinde olan yazarlar ve gazetecilerin infaz yasasına dahil edilmedi. Tecavüzcülerin, çetelerin, katillerin bırakıldığı süreçte, yazarlar, yayınevi örgütleri bu durumdan hiç rahatsızlıkları yok mu? Veya bir tutum alacaklar mı? Aldıkları tutum görünür olacak mı?

• Sektörün bütün bileşenler eski işlerlik modelini devam ettirebilecek mi?

• Yayınevleri ve yazarların okurlarla buluşması hangi araçlarla sağlanacak?

• Küçük yayınevlerinin bu dolar-avro fiyatlarıyla ürettikleri kitapların maliyetlerini çıkarmaları mümkün mü?

• Bakanlık yayıncılardan kitap alacaksa, hangi yayınevinden ne kadar kitap aldığını bilecek miyiz? Bu nasıl bir yöntemle alınacak?

• Kriz sonrası fuarcılık öldü mü? Veya bu fiyatlarla küçük yayıncının fuarlardan içeri girmesi mümkün mü?

• Edebiyat dışı yayıncılık yapan yayıncılar daha derin satış sorunlarıyla mı karşılaşacaklar?

• Bu memlekette üniversite rektörleri kütüphaneye kitap almayıp, her öğretim görevlisine özel olarak verdikleri otoparklarla öğünürlerdi. Bu dönem üniversiteler kütüphanelere daha fazla bütçe ayırır mı? Dijital abonelik sistemine geçerler mi? Yoksa öğrencisi olmayan okullara çevre düzenlemesi mi yaparlar?

• Yeni süreçte sektöre emek eden çevirmen, grafiker, editör, depocu dağıtımcı, fuar çalışanlarının ellerinde sadece hayal kırıklıkları mı kalacak?

• Yazarlara, çevirmenlere, ajanslara telifleri ödemek mümkün olacak mı?

Doğan Kitap: Pandemi yayıncılık sektörünü de çok olumsuz yönde etkiledi. Kitap ve dergilerin satıldığı perakende satış noktalarının neredeyse yüzde 70i kapandı. Geriye e-ticaret siteleri, gıda zincirleri ve kısıtlı sayıdaki açık olan kitabevleri kaldı. E-ticaret siteleri yaşadıkları talep fazlasından dolayı ciddi lojistik sorunlarıyla karşı karşıyalar. Yok satma, geç ürün teslimi yoğunlukla yaşanmakta. Sanal ortamdaki satışlar ciddi artış sergilese de bu artış diğer kanallardaki satış kaybını karşılamaktan maalesef çok uzak. Yayıncılar bir yandan ciddi gelir kaybına uğrarken diğer yandan da daha önce yapmış oldukları satışların tahsilatlarında ciddi gecikmeler yaşamakta.

Domingo Yayınevi: Öngöremiyoruz. Pandemi ne zaman kontrol altına alınır, kontrol altına alınmış pandemi insan davranışlarına ne kadar zamanda yansır, bu dönemde edindiğimiz davranış kalıplarının ne kadarı pandemi sonrasına da miras kalır; bunları kestirmek zor. Ama artık şunu biliyoruz: Kitaplar bu tip zamanlarda insanların tamamen boş verdiği, tüketimini kestiği ürünler değil, dolayısıyla pandemi esnasında okurların hane gelirlerinin ne kadar zedelendiği ve bunun pandemi sonrası ne kadar hızlı toparlanacağı yayıncıların hayatında belirleyici olabilir.


Murat Arayıcı / Domingo

Güldünya Yayınları: Pandemi sürecinin etkisinin, ancak aşının bulunması ve herkes için erişilebilir hale gelmesiyle sonlanabileceğini hesaba katarsak, önümüzde uzun bir süreç var gibi görünüyor. Bu süreçte maalesef, kitap sosyal olarak da izole yaşayan insanlar için bir kaçış, dinlenme, rahatlama seçeneği olmadı. Belki bu süreci öngörüp ekmek yapımı üzerine yeni kitaplar basan bir yayınevi varsa, onun kaderi farklı olabilir.

Hep Kitap: Genel bir destek planı açıklanmış olsa da yetersiz görünüyor. Yayıncılık için özel bir destek planı olması şart. Tekstil, tarım ve sanayi gibi sektörlerde dışarıya bağlı olmadan firmalar bir süre devam edebilirler fakat yayıncılıkta bu çok zor. Geçmiş yıllarda Sekanın da kapanması sebebiyle kâğıt için ithalat zorunlu hale geldi, yayıncıyı sınai maliyet çok zorluyor. Türkiyedeki kitapların çoğu çeviri kitaplar, haliyle döviz kurundaki artış dilimize yeni kitaplar kazandırmayı da zorlaştırıyor. 

İthaki Yayınları: Profesyonel olarak baktığımızda, uzun uzun yapılan birçok masa başı toplantısının teknoloji aracılığıyla daha verimli yapılabilmesi bizi bazı düşünceler içine sürükledi. Bu süreç ne zaman sona erer bilmiyorum ama mekânsal ve zamansal açıdan daha esnek bir iş hayatına evrilebileceğimizi düşünüyorum. Aynı zamanda fiziki mağazacılık açısından da kısmen bir gerileme dönemi yaşanabilir. Dijital satış ve pazarlama kanallarının daha aktif kullanılacağı bir dönemle karşılaşacağımız muhtemel.

Metis Yayınları: Bizler, kitap üretenler, dağıtımcılar, kitabevleri, satış siteleri bir zincir yapısında birbirine bağımlı aktörleriz. Zincirin kimi halkalarında işler kötü gittiğinde diğerleri doğrudan etkileniyor. Maalesef uzun yıllardır bu aktörlerin tümünü gözeten, ileri vadeli düşünebilen, ölçülü kararlarla işimizi yürütmeyi beceremedik sektör olarak. Biliyorsunuz, kitabın bir etiket fiyatı var, bir de her nedense indirimli satılması diye bir durum var. Daha dün çıkmış kitabın bugün neden indirimle satıldığı, satılabildiği, bunun faturasının kime kesildiği sorgulanmıyor. Bağımsız kitapçıların büyük zincirler karşısında nasıl yıpranmasına yol açtığı; kimi çok satarları nasıl öne çıkartıp daha özgün kitapları nasıl görünmezleştirdiği tartışılamıyor. Yayıncılar yıllardır sabit fiyat uygulaması talep ediyorlarsa da seslerini duyurmayı beceremiyorlar. Ne kadar kırılgan bir zeminde durduğumuz bir türlü algılanamadı, gerekli uygulamaları hayata geçiremedik ve üstüne salgın geldi. Bu durum salgınla birlikte ağırlaşarak devam ediyor. Umuyorum ki bugünün sıkıntıları hiç olmazsa önümüzdeki dönemde bizim camianın konuya farklı yaklaşmasına vesile olsun. Yapılması gerekenlerin başında bizim yayıncılar olarak daha nitelikli, kalıcı kitaplar üretmeye yönelmemiz geliyor. Kitabı değerli kılmamız gerekiyor. Ya tutarsa” tarzı, medya manipülasyonlu yığ-sat, satılmayanları çöpe at” tarzı kitap yapmaktan kaçınmak lazım. Bir de şu yüksek indirimlerle alınmış birkaç kitabın girişte kapılara yığıldığı, kitabı aksesuar gibi sergileyen mağazacılığı galiba artık terk etmek lazım. Kitabı o ya da bu cenahın propaganda aracı gibi, ideolojik bir araç gibi de görmemek lazım. Bu kitap okuru” dediğimiz insanla en bağdaşmayacak şey. Mağaza, kitabın satıldığı yer, koşulsuz bir biçimde demokrasiye işaret etmeli. Sabırlı olmak, kendi okurunu hazırlayacak tarzda yayımlamak ve öyle satış yapmak lazım.

Monokl Yayınları: Butik ve küçük yayınevleri için daha zor günler kapıda gibi görünüyor. Bu süreç uzadıkça büyüklerden ziyade küçükler zarar görecek. Tüm sektörlerde genel olarak ekonomik bir kötüleşme olduğu için de yayıncılık sektörüne özel bir destek verilebilir mi, şu aşamada öngörmek kolay değil. İyimser olmak için de somut bir gelişme göremiyoruz.

Oğlak Yayınları: Pandeminin yayın sektörünü bazı durumlarda sekteye uğratması kaçınılmaz. Ancak bu önümüzü görmeye engel değil. Birkaç ay sonra sektörün yine kendini toparlayacağını düşünüyorum. Türk yayın sektörü yıllar içinde çok fazla krizle karşı karşıya kaldı ve her defasında tekrar ayağa kalkmayı başardı. İçinde bulunduğumuz bu zorlu durumdan da mümkün olan en az hasarla çıkmayı başaracağımızı umuyorum. Süreç içinde zor şartlarda da olsa üretmeye ara vermemeli ve moralleri yüksek tutmaya çalışmalıyız.

Paloma Yayınları ve Nebula Kitap: Pandemi riski azalıp da normal (?) hayatımıza kademeli olarak dönmeye başladığımızda birçok yayınevi planlamış olduğu kitapları yayımlamaya başlayacak ve bu da çıkan yeni kitap sayısında patlamaya neden olacak. Bunların mağazalarda sergilenme şansı az olacağı gibi, okurun alım gücündeki azalma da satışları etkileyecek. Bu dönemin bir artısı, insanların okumaya daha çok zaman ayırabilmesinden dolayı okuma alışkınlığını tekrar kazanmaları olabilir, umudum o yönde daha doğrusu. Böyle olumlu bir eğilim varsa bunu desteklemek gerekecek.

Pan Yayınları: Kitapevleri kapalı olduğu için perakende satışlarda düşüş var. Bu durum yakın vadede değişmeyecek. Bu sıkıntı bütün yayınevlerine yansıyacak. Döviz fiyatlarındaki artış maliyetleri yükseltiyor, bu da kitap fiyatlarına mutlaka yansıyacak. Şu anda içinde bulunduğumuz Yayıncılar Kooperatifi aracılığıyla görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Verilmesi gereken devlet desteklerini sektörün diğer temsilcileriyle ilgili bakanlıklara duyuruyoruz.

Raskolun Baltası: Pandemi Türk yayıncılığını kurtaracak. Salgın kontrol edilebilir bir duruma gelse dahi, biz pandemi koşullarını terk etmeyeceğiz. Bugün kitabevleri ve kitap mağazalarının hepsi kapalı. Dolayısıyla kiralık raf belasından kurtulduk. Her müşteriyi memnun etmek isteyen büyük yayıncıların raf gücü kozu önemini yitirirken küçük yayıncılar atağa geçecek, birlik olacak, beraber hareket edilecek. Yemeksepeti, Trendyol gibi başka ürün satan işletmelerin kitap satışına yönelmesi çok olumlu bir durum. Bu, dağıtım ağı olan başka işletmecileri de tetikleyecek. Ne yapacağını bilmeyen bakkal yayıncılar stoklarındaki kitapları eritmek için yeniden ellerini ovuşturacak. O kâğıt israfı toplamı mecra değiştirecek. Biz kendi adamızda benzerlerimizle yalnız kalacağız. Okur bunu hemen görecek çünkü salgın, okuru daha da bilinçli hale getirmiş olacak. Toplum yaşamımızı tehdit eden başka virüslerin farkına varan yeni bir okur oluşacak. Cehalet bitecek. Akla kara ayyuka çıkacak. Yeni bir dağıtım sistemi kuracağız. Dağıtım ölçeği düşen dağıtımcılar peynir yoğurt satmaya başlayacak. Şenlik başlayacak. Mezarlık gibi çalışan büyük yayınevlerinin yazarları özgür kalacak. Telif ajansları temsil ettikleri yazarları okumaya başlayacak. Kartlar yeniden karılacak. Yazarlar için transfer ücreti yasaklanacak. İmza günlerini, ödül törenlerini yasaklamaya bile gerek kalmayacak. Yaratıcı yazarlık kurslarını Nusr-et yapacak, her şey değişecek, her şey.

Tekin Yayınları: Salgın zamanları savaş zamanları aslında. Savaş ve salgın birbirine çok benziyor. Evlerimizdeyiz, büyük bir savaş var ve bizler sığınaklarda kendimizi, ailemizi koruyoruz. Önemli tarihsel bir kesit içindeyiz; yaşıyor ve şahit oluyoruz. İnsanlar savaş zamanları gibi salgın zamanında da bir tek gıda ve sağlık için harcama yapıyor. Birikimini bunun için kullanıyor. Üçüncü bir önceliği yok. (Beklemiyoruz da. Doğru bir yönelim.) Alım gücü zaten uzun zamandır zayıflamış olan, ekonomik göstergeleri çok diplerde seyreden kırılgan yapıya sahip bir ülkede yaşıyorduk. Salgın bunun üstüne geldi. Salgın öncesi ekonomik kriz, alım gücünün nasıl düştüğünü bize fuarlarda gösteriyordu. Daha önceki yıllar beş kitap alan bir kitap alıyordu. Bizim sektörümüz hiçbir devlet desteği olmadan, tamamen yayıncıların büyük emek ve özverileriyle gelişmiş. Kendi oluşturdukları bir sermaye var. Bu sermaye de çok zayıf. Bununla birlikte her ekonomik krizin veya ufak bir sarsıntının tüm sonuçlarının yani tüm üretim-dağıtım-satış risklerinin yayıncıda olduğu bir sektör olarak şekillendiği için (çarpık ve düzensiz vadeler, dağıtımdaki sıkıntılar, bağımsız kitapevlerinin yokluğu, zincir dediğimiz mağazaların tekeli vb.) bedel yayıncının omuzlarında kalıyor. Şimdi buna salgını da eklerseniz yani daha da daralmış, enflasyonist ekonomide, üretemeyen bir sektör… İnanılmaz büyük bir yıkıntı bizi bekliyor. Yıkıntının altında kalmamak için acilen sektörün temsilcileri ciddi taleplerle devlet yetkililerine seslenmek zorunda. Mücbir sebeplerle faaliyeti duran sektörler içindeyiz ama bu yalnızca vergi ötelemesi getirdi. Acilen önlem paketleri açıklanmalı, bazı krediler kültür sanat ve yayıncılık alanına aktarılmalı. Sektörün üretmesi veya ayakta durması için özel önlemler alınmalı ve pandemi sonrası yaşanacakları da öngören bir ekonomik program şimdiden yapılmalı. Kültürel sanatsal çalışmalar bu iktidar zamanında sansüre uğradı ve ötekileştirmeden dolayı çok dar bir alana hapsedildi. Bir yazarın ya da bir sanatçının geniş halk kitleleri ile buluşması, kamu alanlarını kullanması neredeyse imkânsız hale getirildi. Hepimiz bu alanda üreterek çalışarak ayakta kalmak için direndik. Ama bugün yaşananlar çok daha farklı. Üretim-tüketim zinciri kırılıyor. İnsanlar alamadığında onlara kitabı sunamıyorsun. Tek şansımız ülkede onca engellemeye rağmen oluşan ve sayısı da oldukça yüksek olan sadık okur kitlesi. Ne olursa olsun kitabını bir şekilde alan büyük ve sayısı oldukça fazla olan bir kitle var. Onların ısrarla ve sürekli kitap almasıyla bizler de sürekli üretim içindeydik. Umarız o sadık okur kitlesi vaz geçmez. Ya da şartları zorlaşmaz. Devletin yetkili kurumlarına çok güçlü bir çağrı yapılmak zorunda. Krediden başka şansımız yok. Kültürel alanın 3-4 ay daha dayanması için uzun vadeli, herhangi bir şart aramadan sanayicilere, inşaatçılara verdikleri kredileri bizlere de vermek zorundalar. Kira yardımı yapılmalı mesela. Kredi veremiyorsa kira yardımı yapmalı. Personel maaşlarının en azından yarısı hiçbir şart öne sürmeden ödenmeli. O insanların da aileleri var. Bakmak zorunda oldukları çocukları var. Kültür Bakanlığı biliyorsunuz her yıl bir bütçe açıklıyor ve kütüphanelere kitap alıyor; pandeminin gelişmesiyle birlikte bu yıl açıklanan rakam geçen yılın yarısı. Yani yarı yarıya azaltılmış. Artırmak yerine azaltıyor. Çünkü bu alanı yeterince önemsemiyor. Gelişmiş ülkelere bakınca kültürel alan için açılan yardım paketleri ve kredileri düşününce nasıl bir ülkede yaşadığımızı bir kez daha net olarak görüyoruz. Halkın sağlığı için, yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanması için yapılacak yardımlarda olduğu gibi…


Elif Akkaya / Tekin Yayınları

Timaş Yayınları: Pandemi ile birlikte bir anda hayatlarımızın akışı değişti. Öncelik sıralamalarımız değişti, çoğumuz kendimize uzun zamandır ihmal ettiğimiz soruları sorma fırsatı bulduk. Bir tür zorunlu inziva hali yaşıyoruz. Bu birçok insanı ister istemez yaşadığı hayatı, tükettiklerini sorgular hale getirdi. Buradan bakınca tahminim o ki sadeleşmeye, manevi arayışa, doğaya ve doğal olana, çevreye, sağlığa dair konular çoğumuz için daha öncelikli hale gelecek. Bunun yayın dünyasında öne çıkacak konulara etki edeceğini düşünebiliriz. İşin burası bizlerin mikro hayatlarıyla ilgili, bir de meselenin makro düzeyde sonuçları olacak. Pandeminin ekonomik, siyasi ve sosyolojik sonuçlarının neler olacağı üzerinde tartışmalara şahit oluyoruz. Dünya düzenine etki eden dinamik bir vaka bu. Dolayısıyla yayın dünyasını hem içerik hem de imkânlar itibariyle etkileyecek bir süreç olacak. Şu anda izlemedeyiz.

Tudem Yayın Grubu: Bazı zincir mağazalar, internet satıcıları ve fuar firmaları hemen olumsuz adımlar atarak kendilerini belli ettiler. Yayınevlerinin okurlarına erişmek için B2C ve B2B gibi sistemlere yatırım yapmaları gerekiyor. Bir yayınevinin 4-5 fatura kestiği nokta var bazı vakalarda. Bunlardan 1-2 tanesi sıkıntı çıkarınca yayınevinin geleceği tehlikeye giriyor. Bu böyle olmamalı. Yayıncılar YAYBİR, TYB ya da başka oluşumlarda bir araya gelerek çeşitli online platformlar üzerinden okurlarına erişmenin yollarını aramalılar.

Yapı Kredi Yayınları: Öncelikle yayımlanan yeni başlık sayısında büyük düşüşler yaşanacak, tükenen kitapların baskıları uzun süre yapılamayacak. Kitabevlerinin uzun süreler boyunca kapalı kalmasının yaratacağı birçok olumsuz etki olacak. Örneğin okurlara daha önce görmedikleri, duymadıkları kitapları keşfetme imkânı veren kitabevleri bu sürede onu yapamayacaklar. Hal böyle olunca kitapla okur buluşmasını sosyal medya platformlarına taşıdık. Çocukların evde kaldıkları süreyi öğrenerek ve eğlenerek geçirmeleri için çeşitli kitaplarımızdan etkinlikleri ve oyunları paylaşmaya başladık. Harry Potter boyama kitabından, arabul etkinliklerine ve evde oynanabilecek birçok oyuna sosyal medya kanallarımızdan ulaşılabilir.

Pandemiden sonra yayıncılık: yayınevleri (2)

ADALET ÇAVDAR

Dosyanın ilk bölümünde yayıncılara şu soruları yöneltmiş ve cevapları yayınlamıştık:
1. Pandemiye karşı yayınevinizde ne gibi önlemler aldınız, şu anda yayınevi olarak nasıl çalışıyorsunuz?
2. Bu dönemin yayınevinize etkileri nelerdir, nasıl üstesinden geliyorsunuz?
3. Pandemi yayıncılığı nasıl etkileyecek, neler yapmalı?

Şimdi de diğer dört soruya aldığımız cevapları yayınlıyoruz:
4. Zaten varolan problemlerden hangilerini arttıracak sizce bu salgın?
5. Elektronik kitaba geçiş bir çözüm olabilir mi?
6. Süreç böyle olmasaydı bugünlerde neler yayımlıyor olacaktınız? Önümüzdeki zamanlarda neler yayınlayacaksınız?
7. Karantina süresince okurla nasıl bir ilişki ve iletişim kuruyorsunuz?

Pandemi ve yayıncılık soruşturmamız, dergiler ve dağıtım kanallarıyla devam edecek…

4.
Zaten varolan problemlerden hangilerini arttıracak sizce bu salgın?

160. Kilometre Yayınevi: Tahsilat almayı.

Alef Yayınevi: Türkiye’de pek çok sektörde olduğu gibi yayıncılıkta da kuruluşların büyümelerini, büyüyemeyenlerin de küçülüp yok olmasını teşvik eden bir iktisadi yol benimsenmişti. Üretimde emeği bulunanlar için ilk başta cazip görünüyordu bu. Yayınevleri editör vs. emek istihdam ediyor, iyi çevirmen bulmak için bir tür rekabet ortamı oluşuyordu, yeni yazarlar keşfetmek hedefleniyor ve bazı kitaplar çok baskı yaptığı için iyi telif ödeniyordu. Sonuçta yaratıcılığı, yeniliği değil, satışı hedefleyen değerlere dönüştü bunlar. Büyük olmak büyük kapasite anlamına gelmedi. Üniversite yayınevleri ticari yayınevlerine benzedi. Büyüklük Türkiye’nin geleneksel zihniyet yelpazesinde uygun bir yer seçmek ve bunun dışına çıkamamak anlamına geldi. Bu da bireysel çabaların görülmesini engelliyor. Sözgelimi, çeviri, illüstrasyon, metin yazarlığı, grafik tasarım, fotoğraf ve diğer görsel alanlarda yayın sektörünü besleyecek nitelikli işgücündeki muazzam bollaşmaya rağmen, yayınevlerinin bundan yeterince yararlanabildiğini söylemek zor. Çünkü sözgelimi resimli kitap yayınlayanlar orijinal içerik yaratmaya uğraşmıyor. Klasiklerin ortalığı kaplaması da böyle orantısız büyümeler sonucunda oldu. Salgının yol açtığı daralma muhtemelen sözünü ettiğim düzleşmeyi, kopyacılığı, küresel eğilimlerin doğrudan ithalini yaygınlaştıracaktır.

April Yayıncılık: Hakedişlerin tahsili, dağıtım gibi problemlerin derinleşme tehlikesi var; birliklerin, dayanışmanın önemi de bunun için büyük.

Dipnot Yayınları: “Sektörün bu sorunlu döneme ilişkin bir eylem planı var mı,” derseniz bence bu süreçte en çıplak haliyle gördüğümüz şey, güçsüzlerin kaybedeceği, güçlülerin yoluna devam edeceği gerçeğidir. Sektörün emekçilerinin bir kısmı işsizlikle karşı karşıya kalacak. Tekelleşme hızlanarak devam edecek. Küçük eleştirel yayıncılık yapan yayıncılar ve küçük bağımsız kitabevlerinin kendi aralarında dayanışmayı güçlendirmesi lazım.  Güçsüzlerin dayanışmasını nasıl kotaracağız? Bu soru ortada durmaktadır.

Doğan Kitap: Yayıncılık sektörü zaten yapısal güçlükleri olan bir sektör. Kâğıt ve telif ödemelerini peşin yaparken, satışlar yüksek komisyon oranlarıyla, uzun vadelerle gerçekleşmekte. Ve sürekli devreden bir KDV alacağı yüküyle mücadele etmek demek. Şimdi buna bir de tahsilat güçlüğü eklendi. Tabii enflasyon, kur artışlarının kâğıt maliyetlerini arttırması da ayrı bir konu. Yani sektörü çok zor günler beklemekte, bir var olma savaşı verilecek denebilir. Yayıncılar Birliği’nin en son yaptığı ankete göre basılan beş milyon adedi aşkın kitap dağıtılamadı ve depolarda beklemekte. Bu 1.695 yazar için de hayal kırıklığı demektir. Çünkü kitapları dağıtılamamıştır. Tabii bir de hazırlanıp da baskıları askıya alınan dört bine yakın kitap başlığı varmış. Yani yaşadığımız kriz gerçekten derin. Bu zorlu dönemde satış yapabilen dağıtıcıların ödemelerini hiç aksatmaması gerekiyor. Devletin sektöre sunabileceği avantajlı krediler, vergi borcunu öteleme ve kısa dönemli çalışma ödenekleri de krizi atlatmakta yayıncılık için hayati görünmektedir.

Domingo Yayınevi: Her yayıncı farklı boyutlarda etkileniyor. Finansman gücü zayıf olan, nispeten küçük bağımsız yayınevlerinin olumsuz etkileneceğini öngörmek akla yakın duruyor ama bir taraftan da bu tip bağımsız yayıncılar büyük yapılara göre daha ısrarcılar kitaba olan tutkuları konusunda ve ayrıca daha esnekler, dolayısıyla net bir şey söylemek zor. Özellikle Anadolu kitapçıları uzun zamandır internetteki yüksek indirimden zarar gördüklerini söylüyorlar; pandemi sebebiyle kitap alışverişinde internete kayış pandemi sonrasına da yansırsa –ki kuvvetle muhtemel– bu kitapçıların işleri daha da zorlaşabilir. Bu yayıncılık için tehlikeli çünkü bu tip kitapçılar sadece bir kitap satış noktası değil, ayın zamanda yayıncılığın temsil noktaları.

Güldünya Yayınları: Bu süreç genel ekonomik krizle birlikte yayıncılık sektörünü zaten zorlayan satış, iletişim ve pazarlama kanallarına erişim sorunlarını ağırlaştıracak. Ayrıca döviz kurlarının yükselmesi maliyetleri artıracak ve bütün bunlar bir araya geldiğinde kalıcı bir nakit akışı sorunu yaratacak.


Mehtap Doğan / Güldünya

Hep Kitap: Ülkemizde işsizlik oranı zaten çok yüksekti fakat bu salgının ne kadar süreceği işsizlik oranının ne kadar artacağını da belirleyecek. Her sektörde olduğu gibi maalesef yayıncılık da bundan payını alacaktır.

İthaki Yayınları: Sektörel açıdan son yılların en önemli sıkıntısı dağıtım ağlarının zayıflamasıydı. Bu sorun, bu dönemde bir parça daha öne çıktı diyebilirim. Pandemi ile birlikte çok fazla gündeme gelmese de dolar ve Euro kurundaki artışlar ciddi maliyetlere neden oluyor. Biraz önceki cevapta da dile getirdiğim gibi ödeme alma konularında önceden de yaşanılan sıkıntılar, bu dönemde ayyuka çıktı.

Metis Yayınları: Kitabevleri üzerindeki etkiler en önemlisi galiba. Salgın yüzünden birçoğu kapalı ya da satışları çok düştü. Salgın uzarsa, uzadıkça onlar için olumsuz etkiler ağırlaşacak. Metis olarak bizim için kitapçı dükkânı sadece kitap satılan bir yer değil. Aynı zamanda şehrin en fazla korunması, geliştirilmesi gereken sosyal mekânlarından biri. Kitapçı dükkanının işlevi, insanların hayatında bir yeri olması, bir uğrak noktası olması, onun çevresinde tanışıklıkların, dostlukların oluşması başka türlü yerine konamayacak bir şey. Biz hâlâ bağımsız kitapçıların kıymetini, kamuya katkısını tam anlayamadık. Oysa mesela Almanya’da birçok eyalette, salgın sırasında bağımsız kitapçıları koruyup yaşatmak için kamusal fonlar ayrıldı. Okurların bu kitapçılara yönelttikleri siparişler kamusal olarak fonlanan bir kargo servisiyle kitapçılardan okurlara ulaştırılarak gelir kayıpları asgariye indirildi. Keza 20 Nisan’da Almanya’da kimi mağazalarla birlikte kitapçıların da açılması yönünde karar çıktı.

Monokl Yayınları: Kâğıtta dışa bağımlı olduğumuz için, kurların yükselmesi yayıncılık sektörünü ciddi şekilde etkilemişti. Son dönemde bir toparlanmaya yavaş da olsa girilmişti; pandemi ile birlikte şimdi çok daha derin bir ekonomik kötüleşme ile karşı karşıyayız. Toparlanmak çok daha uzun vakit alabilir.

Oğlak Yayınları: Kitap satışı Türkiye gibi ülkelerde her zaman zordur. Kriz dönemlerinde de kitap halk tarafından lüks tüketim olarak görülür ve satın alınması gereksiz oluverir. Bu zaten yayın sektörü için en büyük problemdir. Ancak pandemi işleri bir miktar değiştirdi. İnsanlar evlerine kapanmak zorunda kaldılar ve sosyal medyayı daha yoğun takibe başladılar. Sosyal medyadaki kitap tanıtımları, #evdeyimokuyorum etiketli yayınlar, yayınevlerinin bu dönemde fazlalaştırdığı ilan postları, yapılan indirimler insanları az da olsa kitap almaya yönlendirdi. Satışlar elbette tatmin edici değil, bu süreçte küçük çaplı yayıncıların üretimi bir süreliğine durdurması veya tamamen kapatması da üzüntü verici. Bir de yayıncılar için önemli olan mecralardan kitap fuarlarının iptali de çok ciddi problemler arasında. Yayıncının okuruyla buluştuğu, yazar etkinlikleri düzenlediği, sıcak satışın arttığı en büyük mecradır fuarlar. Bu tür faaliyetlerin zorunlu olarak durdurulması pek çok yayıncıyı da zor durumda bıraktı. Ancak ben uzun vadede yayın sektöründe çalışanların sağlıklı kalmayı başardığı ve üretmeye devam edebildikleri sürece bu güçlüğün de altından kalkabileceğine eminim.

Paloma Yayınları ve Nebula Kitap: Tahsilat problemimiz katlanarak artacak. Döviz kurlarındaki artış kâğıt ve matbaa giderlerinin, yurtdışından aldığımız teliflerin artması anlamına geliyor ki bu üretimimizi büyük ölçüde olumsuz etkileyecek.

Pan Yayınları: Yukarıda değindiğimiz gibi döviz fiyatlarındaki artış maliyetleri yükseltecek. Yayıncıların zaten uzun olan tahsilat vadeleri daha da uzayacak. Bu da yayıncılığın finansman sıkıntısını arttıracak, belki de bazı yayıncıların faaliyetlerini artık sürdürememelerine sebep olacak.

Raskol’un Baltası Yayınevi: Şu an, boş zamanlarını değerlendirmek için yazarlık kurslarına giden yüzlerce yazar adayı romanlarını, öykülerini yazıyorlar. Salgın sonrası editörlerimize çok iş düşüyor. Önlemlerimizi aldık. Hazırlıklıyız.


Burak Fidan / Raskol’un Baltası

Tekin Yayınları: Salgın öncesi yaşanan bir ekonomik kriz vardı, o derinleşiyor. Alım gücü azaldığında her seferinde son sıralarda yer alan kitap, kültür, sanat ihtiyacı salgın zamanı hiç akla gelmiyor. Üretim yapılamayacak uzun bir süre. Piyasalardaki bu dalgalanma dövizi de artırıyor. Üretim maliyetleri yükseliyor. Küçüleceğiz. Üretmedikçe veya azalttıkça üretimi, içinde olduğumuz sektörü de küçülteceğiz. Dağıtım çok büyük sorundu salgın öncesi. Salgın sonrası ise girift bir hal aldı. İnternet satış siteleri kitapların satışını kapatıyor. Kendilerince haklı nedenleri var. Kargo şirketlerinin artan iş yükü, yarı zamanlı çalışma, satın alan okura kitabın geç ulaşması anlamına geliyor. Ama kitapları satışa kapatmak çözüm değildi. Bunu farklı şekilde çözebilirdik. Yayıncılara bildirme gereği dahi duymadılar. Kitapların satıştan kalktığını görünce sorduk ve öğrendik. Stoklarında bulunan kitapları satışa açık tutuyorlar. Pandemi nedeniyle %70 civarında bir satış kaybı zaten oluştu. Kitapları satışa kapatmış olmaları bu oranın önümüzdeki süreçte daha da yükseleceği anlamına geliyor.

Timaş Yayınları: Nakit akışı problemi sadece yayıncılığın değil tüm sektörlerin etkilendiği bir mesele. Bu süreçte bu problemin daha da büyüdüğünü görüyoruz. Kitap dağıtımı ve okura ulaşımı özellikle küçük yayınevleri için bir sorun olduğunu söyleyebiliriz. Dövizin arttığı bir dönemdeyiz yine, yayınevlerinin masrafları da artıyor doğal olarak. Bu da kitap fiyatlarına yansıyacaktır. Türkiye’de özellikle korsan PDF ve e-kitap sorunun bu dönemde büyüdüğünü görüyoruz. İnsanlar binlerce kişinin çok rahatlıkla ulaşabileceği mecralarda korsan kitap arşivleri paylaşmakta. Bizce çözülmesi gereken bir ciddi bir problem.

Tudem Yayın Grubu: En büyüğü vadeli çalışma ve teminat sorunu. Yayıncılık, dağıtım ve kitabevleri üzerinden ciddi anlamda vade ile dönen bir piyasa. 4-5 hatta duruma göre 6 ay sonra ödeme alan yayıncılar var. Bu salgın şunu gösterdi: Bu vadeli çalışma yöntemi sürdürülebilir değil. Önümüzdeki dönemde kredi kartına taksit, DBS gibi daha garantili ödeme yöntemleri ile kitap ticaretinin yapılacağını düşünüyorum. Teminat sorunu ise sektörün kanayan yarasıydı, iyice belirginleşti. Riski büyüyen borçlularla ilgili teminat gereksinimi arttı. Son olarak kitap fuarlarının inanılmaz pahalılığı da ortaya çıktı. Bundan sonra fuarlarda ya metrekare fiyatları düşecektir ya da katılan yayınevi sayısı önemli ölçüde azalacaktır.

Yapı Kredi Yayınları: Öncelikle internet üzerinden elektronik kitap korsanlığının hızla yayıldığını görüyoruz. Salgının başladığı ilk günlerde kitapların bir devlet kurumu aracılığıyla bedava dağıtıldığını bile iddia edip birçok kişi tarafından paylaşılan internet arşivinin linkleri dolaşmaya başlamıştı. Salgın döneminde ise sosyal medya ve diğer platformlarda bir kısmı iyi niyetli de olsa çocuk kitaplarının tümünü okumak gibi bir eğilim önlenemez bir şekilde arttı. Kitapların telifleri olduğu unutuldu, her bir çocuk kitabına anonim masal kitabı gibi davranıldı, yazarların hakları hiçe sayıldı. Özellikle okul öncesi dönemde çocukların ekran kullanımının zararları konusunda son derece dikkatli davranan ve kitapla çocuğu buluşturmayı öncelik edinen yayınevimiz bu dönemde anne ve babaların çocuklarıyla iyi vakit geçirmelerini sağlayan içeriklere ağırlık veriyor.

5. Elektronik kitaba geçiş bir çözüm olabilir mi?

160. Kilometre Yayınevi: Elektronik kitaba geçilebilse olur belki. Nispeten artacaktır da ilgi. Öte yandan, yirmi yıldır elektronik kitapla ilgili birkaç büyük iyimserlik dalgasına tanık olduk, arzu edilen olamadı bir türlü. E-Reader olmadan ne e-kitabı? E-Reader yaygınlığı için de Amazon’u bekliyoruz. Bakalım. Olmayacağı anlamına gelmiyor. Bazı şeyler yavaş yavaş gelir yerleşir.


Ömer Şişman / 160. Kilometre

Alef Yayınevi: Geçtiğimiz on küsur yıl içindeki büyük çabalara rağmen parlamayan e-kitap yıldızının daha da parlayacağını hiç sanmam. E-kitap kâğıt selefinin yerini alamadığı gibi sosyal medya, watpad vs. araçların bulunduğu bir konumda. Ayrıca artık saç, sakal, takı, ambalaj vd. “tasarımlanan” şeylerden çok önce kapağıyla ve iç sayfalarıyla kitap vardı. Tasarımın kitap üzerinde etkisi arttıkça e-kitap daha da garibanlaşıyor.

April Yayıncılık: Sesli kitabı da, e-kitabı da sorunlara çözüm yollarından ziyade tamamlayıcı okuma yöntemleri olarak görüyorum ve varlıklarından mutluyum.

Dipnot Yayınları: Kısa sürede çözüm üretir mi emin değilim. Bu okurun alışkanlıklarını değiştirmesine bağlı görünüyor. Ama bu tür yeni arayışlar güçlenecek gibi görünüyor.

Doğan Kitap: Bu süreçte sesli kitap satışları arttı ama e-kitap satışlarında bir artış olmadı. Bu da beklenir bir sonuç zira Türkiye’de bu alanda etkili bir satış pazarlama faaliyeti sürdürülememekte, yaygın bir e-kitap okuma cihazı satışı ve kullanımı da yok. Biz dijital alanda üretimimize devam diyoruz. Ama kitap basmak konusunda frene bastık.

Domingo Yayınevi: Olabilirdi, eğer Türkiye’de e-kitap işinin hakkını veren bir platform olsaydı. Türkiye’de e-kitabın gelişmemesinin yayıncılardan ötürü olduğunu düşünmüyorum, İdefix’in ilk günleri hariç Türkiye’de bu işi büyütmekte ısrarcı, meseleye e-reader cihazı satmanın ötesinde bakabilen bir platform olmadı. İleride umarız olur zira bu yaşadığımız durum (ki her 5-10 yılda bir benzer salgınlar yaşanması olasılık dahilinde) e-kitabın bir alternatiften daha ötesi olabileceği senaryoları gösterdi bizlere.

Güldünya Yayınları: Bunun bir çözüm olacağını düşünmüyoruz. Türkiye’de, normal koşullarda da e-kitap gerek okuyucu, gerekse yayıncı tarafında tam olarak yerini bulamamış durumda. E-kitaba ilgi az. Bunun nedenlerinden birisi okurların kitapla fiziksel ilişki kurma konusunda direnç göstermesi, bir diğer neden de ülkemizde teknolojik altyapının yeterli olmaması. Teknolojiye hızlıca uyum sağlayamayan, cihazları kullanmakta zorlanan kesimler de var. Türkiye’de e-kitap arzının yükselmesi ve e-kitap kullanıcısı sayısının yaygınlaşması biraz daha zaman alacak. Ayrıca, bunun bir de maliyet boyutu var. Teknolojik altyapınızı sürekli güncellemeniz, geliştirmeniz, güvenlik sistemlerine ve server ağına yatırım yapmanız gerekiyor. Kısacası, kitabın basılmayıp dijital ortama taşınması durumunda ortadan kalktığını düşündüğünüz maliyetlerin yerini, e-kitapta başka maliyetler alıyor.

Hep Kitap: Tabii ki akla gelen ilk çözümlerden biri bu. Ulaşması çok daha kolay ve güvenli. Ama iyi bir altyapı gerekiyor bunun için. E-kitapları koruyan yasalar, korsanı engelleyecek sistemler vs. Halihazırda pek çok e-kitap olsa da yaygınlaşmasına hazır değiliz. Zaten bunun için okuma alışkanlıklarımızın da değişmesi gerek.

İthaki Yayınları: Elektronik kitabın çözüm olacağını düşünmüyorum. Kitabı okuyabilmek için ekstra cihaz almanız gerekiyor ki cihazların verimliliği de tartışılır. Bununla birlikte ürün çeşitliliği yetersiz ve cezbedici fiyat politikaları da güdülmüyor. Biraz da arz talep meselesi, eğer bir ilgi oluşursa da yayıncılar gereğini yapabilecek çapta reflekslere sahip…

Metis Yayınları: Dünyada pek az teknolojik yenilik, ya da format diyelim, e-kitap kadar çok konuşulup tartışıldı. Her zaman e-kitap ile ilgili ihtiyaç dile getiriliyor. Ama buna rağmen e-kitapların fiili kullanımı, satışı henüz tam olarak sürdürülebilir, anlamlı bir gelişmeye işaret etmiyor. Araştırma yapanlar, akademik çalışma yürütenler gibi okurlar için e-kitabın getirdiği pek çok kolaylık olduğu kuşkusuz. Buna karşılık basılı kitap şehrin her yerinde çeşitli sesleri fiilen ve fiziken temsil edişiyle, elbette özellikle bağımsız kitapçılar sayesinde bu sesleri şehrin, ülkenin doğal bir parçası kılışıyla bizim için, bizim yayıncılık anlayışımız için vazgeçilmez önemde. E-kitaplar zaten merkez dışına atılmış kimi görüş ve değerlerin iyice nişlerde üretilip tüketilmesine, marjinalleşmesine yol açma riski taşıyor. Belki gerçekten de bu salgınla birlikte hayat tarzımızda radikal değişiklikler olacak ve edinilmesi çok daha kolay ve güvenli olduğu için e-kitap tek seçeneğimiz olacak. Geleceği tam kestiremiyoruz tabii.

Monokl Yayınları: Elbette kısıtlamaları bir ölçüde rahatlatır ama tam bir çözüm olmaktan uzak. Gerek okuma alışkanlıkları gerek başka dinamikler nedeniyle.

Oğlak Yayınları: Şu sıralar internet dışında kitapçıların ve kitap satış noktalarının zorunlu olarak kapalı olması, sıcak satış alanlarının ortadan kalkması okuru internete yöneltmekte. Uzun zamandır elektronik kitap okuru olan bir kitle zaten mevcuttu, bu kitleye salgın süresinde birçok yeni okur eklendi. Virüs bulaşma endişesi taşıyan, bu nedenle kapısına kargo gelmesini dahi istemeyen pek çok kişi var. Elektronik kitap bu kişiler için mükemmel çözüm, tabii dijital korsanlığa elzem derecede dikkat edildiği ve bunun önüne geçilebildiği sürece. Ancak hâlâ basılı kitap almak isteyen pek çok okur var. Biz de bu süreçte elektronik kitap çalışmalarına ağırlık verip aynı zamanda basılı kitaplarımızı da internet üzerinden birçok mecrada ve kendi web sitemizde satışa sunmaya devam ediyoruz.


Çiğdem Bakırcıoğlu / Oğlak yayınları

Paloma Yayınları ve Nebula Kitap: Biz de elektronik kitabı bir alternatif olarak değerlendirdik ama satışların takibindeki zorluk, satın alınan e-kitapların çok kolay kopyalanabilmesi ve zaten var olan kâr getirmeme durumu nedeniyle vazgeçtik. Bu problemler giderildiği takdirde pekâlâ iyi bir çözüm olabilir.

Pan Yayınları: E-kitabın bazı avantajları olmakla birlikte, okurun alışkanlıkları hâlâ basılı kitabın tercih edilmekte olduğunu gösteriyor. Ancak e-kitabın satış kanallarının yeterince yaygın olması ve yeterli e-kitabın satışa sunulması ile belki bir hareketlenme yaşanabilir.

Raskol’un Baltası Yayınevi: Evet olabilir, işgalci yayınevleri elektronik kitaba geçsin. Maliyetlerini düşürür. Köle gibi çalıştırdıkları editörlerini de evden çalıştırsınlar. Yol yemek maliyetinden de yırtarlar.

Tekin Yayınları: Çok sanmıyorum. Ama denenmeli. Kitaba nazaran hem üretimi hem de satışı daha ekonomik olacağı için bu süreçte e-kitap anlamlı olabilir. Yayıncılar ve yazarlar adına e-kitapla ilgili en büyük handikap normal kitap baskı adedinde veya daha altında kalması. Çünkü Türkiye’de okur hâlâ e-kitabı çok tercih etmiyor. Kitabı elinde ve evinde görmek istiyor.

Timaş Yayınları: Bu sıklıkla akla gelen bir konu aslında. 2018 yazında yaşadığımız ekonomik krizde de bu ihtimali yine düşünmüştük. O dönemde bir anda yükselen kâğıt ve matbaa maliyetlerini aşmak için elektronik kitap bir çözüm olabilirdi ama beklenen etki olmadı. Elektronik kitap aslında bu türden krizli dönemler için iyi bir çözüm imkânı sunuyor, ancak bugüne kadar okurlardan beklendiği kadar ilgi görmemişti. Fakat bu kez erişime açılan elektronik kitaplar belki de okurların bu manadaki alışkanlıklarına etki edebilir. Yine de elektronik kitabın yapılan araştırmalarda da gördüğümüz gibi etkisinin sınırlı olacağını biliyoruz. Biz elektronik kitap için kendi uygulamamızı ve sistemimizi oluştururken asıl yoğunlaştığımız ise sesli kitaplar. Sesli kitapların geleceğinin parlak olduğunu düşünüyoruz.

Tudem Yayın Grubu: Çok geç kaldık. E-kitap dünyada artık bir mal değil, hizmet. Aynı Apple Music gibi, Spotify gibi, Netflix gibi e-kitap platformlarının da Türkiye’de yaygınlaşacağını düşünüyorum. Yurtdışında orta yaygınlıkta olan bu platformların ülkemize hızlı bir giriş yapacağını ve yapması gerektiğini düşünüyorum. Bu sistemle abone oluyorsunuz ve dilediğiniz kitabı okuyorsunuz. Aynı dizi ve film platformlarındaki gibi nasıl dizi ya da filme “sahip” olmuyorsanız bu sistemle de “e-kitaba sahip olmuyorsunuz”. Aldığınız şey bir abonelik.

Yapı Kredi Yayınları: Elektronik kitap birçok soruna çözüm bu dönemde ama maalesef okur deneyimi teknolojik araçlarla ne kadar geliştirilirse geliştirilsin okurlarımızın tercihleri basılı kitaptan yana olmaya devam ediyor.

6.
Süreç böyle olmasaydı bugünlerde neler yayımlıyor olacaktınız?
Önümüzdeki zamanlarda neler yayınlayacaksınız?

160. Kilometre Yayınevi: Bir hiciv dizisine başlayacaktık Metin Kayahan Özgül’ün editörlüğünde. Onun dışında, Sami Baydar, Seyhan Erözçelik, Ted Hughes kitapları vardı. Önümüzdeki zamanlarda yine bunları yayımlayacağız.

Alef Yayınevi: Çok uzun süredir bekleyen bir siyaset kitabı vardı, 1000 sayfa kadar. Önümüzü görebildiğimiz bir anda bu kitabı basarız. Sonra yine seçici bir şekilde romanlara döneceğiz. Dünya edebiyatından diri, çağdaş metinler arayacağız.

April Yayıncılık: George R.R. Martin’in “üstün bir yeni yetenek” diyerek selamladığı Ian Tregillis’in Mekanik adlı romanını yayınlıyoruz bu ay, aşağı yukarı planladığımız zamanda. Saygın Ersin’in yıllardır beklenen fantastik üçlemesinin ilk kitapları Erbain Fırtınası ve Zülfikar’ın Hükmü geliyor. Yeni yazarımız Michael Kardos’la ve romanı Blöf’le okuru tanıştırmak için sabırsızlanıyoruz. National Book Award finalisti yazarımız Elliot Ackerman’dan Ters Işık, Man Booker ödüllü yazarımız Han Kang’tan Beyaz Kitap da yakın zamanda okurla buluşacak. Kurt Vonnegut’ın ölmeden önce kaleme aldığı son kitabı Ülkesiz Bir Adam’ı yayınladık geçtiğimiz aylarda, Hocus Pocus ve Timequake var sırada, yine Algan Sezgintüredi çevirisiyle. Empati kraliçesi Jodi Picoult’nun iki romanı yolda: A Spark of Light ve The Book of Two Ways, Perfect Match (Yapboz) da yeni baskısıyla yakında raflarda. Her e-postayla yeni bir ödül adaylığı haberiyle bizi mutlu eden Shubhangi Swarup’un Latitudes of Longing adlı romanı, Angela Chadwick’in XX adlı distopyası… Güzel kitaplar hazırlıyoruz.

Dipnot Yayınları: Virüsten önce baskısını yaptığımız Jinda Zekioğlu’nun Derve isimli kitabını en son dağıtabildik. Matbaaya gitme aşamasında olan kitaplarımız; Anton Çehov’dan bir Kadın Öyküleri antolojisi, yine Anneme Anlattığım Masallar: Feminist Kısa Hikâyeler, Polisiye dizisinden Henri Gougaud’in yazdığı Louise: Komün’ün Anarşist Kadını, Kollektif Hafıza Kitabı çizgi roman olan Hiper-Kapitalizm de matbaa yolunu gözleyen ve hazır durumdaki kitaplarımız arasında. Sinema, kuram-politika, anı, tarih ve inceleme dizilerimizden hazır olan ya da çeviriden/yazardan gelmek üzere olan daha birçok kitap var. Umarız ki tez zamanda, aydınlık günlerde okurla buluşurlar.

Doğan Kitap: Bu süreç yaşanmamış olsa şu ana dek çocuk kitapları dahil 40 kitap daha fazla yayınlamış olacaktık. Bu zorlu dönemde okurlarımızı yine de yeni kitaplarla buluşturduk. Margaret Atwood’tan Ahitler, Elizabeth Gilbert’tan Kızların Şehri, Tess Geritsen’dan polisiye gerilim kitapları, Adrianna Huffington’dan Uyku Devrimi, Zainab Salbi’den Özgürlük İçimizde Başlar, Fergün Atalay’dan Eflatun Kuşağın Peşinde ve Ali Sirman’dan Sağlık Balonlarıyayınladığımız yeni kitaplar arasında. Çocuklar için de Şermin Yaşar güzel bir 23 Nisan sürprizi yaptı.

Domingo Yayınevi: Maalesef mi desek bilmiyorum ama bu döneme iyi hazırlanmıştık. David Wallace-Wells’in iklim krizi üzerine büyük ses getiren kitabı Yaşanmaz Bir Dünya (The Uninhabitable Earth), Lucy Cooke’un insanın hayvan doğasını anlamadaki beceriksizliğini oldukça eğlenceli bir üslupla anlattığı Hayvanlar Âleminden Uygunsuz Gerçekler (The Unexpected Truth About Animals), İnsan Vücuduna Seyahat’le Türkiye’de ciddi bir okur kitlesi oluşturan Gavin Francis’in son kitabı Shapeshifters (başlığı hâlâ tartışıyoruz) bekleyen kurgu-dışılardan birkaçı. Edebiyat kısmında Michael Poore’dan Reenkarnasyon Blues, Mary Lawson’dan Köprünün Öte Yanı (The Other Side of The Bridge) yine bekleyenler arasında. Çocuk-genç okur segmentinde ise Isabelle Filliozat’ın Duygularım serisinin ikinci kitabı Öfke ile Başa Çıkma Yolları, geçtiğimiz aylarda çıkardığımız ve büyük ilgi gören Atlas’ın etkinlik kitabı ve Katherine Rundell’ın “Neden Çocuk Kitapları Okumalıyız?” sorusuna harika cevaplar verdiği küçük kitabı yakın zaman okurla buluşmayı bekliyor.

Güldünya Yayınları: Güldünya, cinsiyet rollerini sorgulayan çocuk kitapları da yayınlamaya çalışıyor.  Geleneksel prens, prenses ve ejderha kalıplarını tersyüz eden bir kitabı daha okurlarla buluşturmaya hazırlanıyorduk. İlk baskısı 40 yıl önce yapılan ve yedi milyonu aşkın kitapsevere ulaşan Kese Kâğıdı Prensesi, maalesef dağıtıma çıkamamış, Robert Munsch’un yazıp, Michael Martchenko’nun resimlediği bu kitap da bu alanın kültlerinden. Ayrıca, ABD’li yazar Virgie Tovar’ın Şişmanlık Hakkımız çalışması ile Suriyeli yazar Samar Yazbek’in Tarçın Kokusu adlı romanını yayına hazırlamıştık.

Hep Kitap: Nisan ayında yayımlamayı planladığımız çok güzel bir “Atölye” kitabımız vardı. Dört Dörtlük Bir Roman Nasıl Yazılır? isimli bu kitap “Atölye” serimizdeki diğer kitaplar gibi yazar adayların en büyük yardımcısı olacaktı. Yine Nisan ayında Gül İrepoğlu’nun İstanbul Yıldızı isimli kitabı hep kitap logosuyla yayımlanacaktı. Son olarak çok sevilen “Önemli Sorular” serimizden Kapitalizm İşe Yarıyor mu? isimli kitabımız matbaaya gitmeye hazırdı. Tabii geçmiş zaman kullanmama bakmayın, bu kitapların hepsini yine yayımlayacağız. Bunlara ek yayımlamaya hazırlandığımız çok güzel kurgu ve kurgu dışı kitaplarımız da var. Sadece biraz önümüzü görmeyi bekliyoruz, o kadar. Bu arada basılı kitap üretmesek de yakın zamanda çocuklara bu salgını onların anlayabilecekleri  dilde anlatan, Axel Scheffler’in resimlediği Çocuklar için Koronavirüs Kitabı’nı Türkçeleştirdik. Sosyal medya hesaplarımızdan ve internet sitemizden ücretsiz olarak indirilebiliyor.

İthaki Yayınları: Açıkçası yayın programımızda büyük bir değişiklik olmadı henüz.

Metis Yayınları: Bu dönemde programımızda Umut Tümay Arslan’dan Kat, Sinema ve Etik, Nurdan Gürbilek’in yeni deneme kitabı İkinci Hayat, Didier Anzieu’nun Beckett’i, Nermin Saybaşılı’dan Mıknatıs-Ses, Giacomo D’alisia ve arkadaşlarının hazırladığı Küçülme Ekonomisi, Yeni Bir Çağ İçin Yeni Bir Kavram Dağarcığı, McKenzie Wark’tan Moleküler Kızıl, Fuat Keyman ve Berrin K. Lorasdağı’ndan Sekiz Şehrin Hikâyesi, Türkiye’de Yeni Yerellik ve Yeni Orta Sınıflar ve Nathan H. Lents’ten Metis Bilim dizisinden çıkacak İnsanın Kusurlarıkitabı var. Bunlardan Kat ve İkinci Hayat yayımlandı, diğerlerini de imkânlar elverdikçe yavaş yavaş yayımlayacağız. Küçülme Ekonomisi kitabı salgınla birlikte ironik bir hal aldı ve ne kadar önemli bir kitap olduğunu gösteriyor. Salgın, tümüyle büyüme mantığına hapsolmuş dünya ekonomisinin nasıl daha baştan yanlış kavramlar üzerine inşa edilmiş olduğunu kanıtladı. Sınır tanımayan büyüme perspektifi doğal çevre ve insan hayatı üzerinde yıkıcı etkiler getiriyor. Salgın hem ulus devletlerin hem de Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü veya Avrupa Birliği gibi ulus üstü kurumların taşıdığı zaafları görünür hale getirdi; dünya ekonomisinin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Daha önce yayımladığımız Müştereklerimiz, Herkesin, Herkes İçin ve Dayanışma Ekonomileri gibi kitaplarımızla fikri takip oluşturan Küçülme Ekonomisi, tam da insan hayatını merkezine alan bir ekonominin bütün kavramlarını baştan aşağı değiştirmesi gerektiğini söylüyor — bugünkü duruma çok uygun düşüyor.

Monokl Yayınları: Edebiyat tarafında Philip Roth’un Arzu Profesörü, Ta-Nehisi Coates’un Su Dansçısı, Karl Ove Knausgaard’ın Son adlı yapıtını; felsefe tarafında Jean-Luc Nancy’nin Esersiz Ortaklık kitabını yayımlamış olacaktık. Ayrıca Şule Toptaş’ın ikinci romanı ile Hasibe Özdemir’in öykü kitabını yayımlamış olurduk.

Oğlak Yayınları: Ortam izin verdiğince hız kesmemeye çalışarak hem yeni, hem tekrar baskılarla kitaplarımızı yayımlamaya devam ediyoruz. Bu ay yayımladığımız ve yakın zamanda okurlarla buluşacak olan bazı kitaplarımız: Gökhan Akçura, Bir Şehr-i İstanbul ki…, Yaprak Öz’ün Villa Şakayık ve Şeytan Disko kitapları, Suphi Varım, Sokratis ve Kılıç Ustası, Cenk Çalışır, Zehr-I Katil, Gültekin Emre, “Yediğimiz bir dilim ekmek gibi / Yaşadığımız bir dilim zaman” Günlükler 2019, Tayfun Atay, Doğadan Duaya, Adil İzci, Canım Ada, Ahmet Mithat Efendi, Esrar-ı Cinayat, Oğuz Makal, Sevgilim Yemek Sevgilim Sinema…

Paloma Yayınları ve Nebula Kitap: Paloma Yayınevi ve Nebula Kitap olarak kendi yayın çizgimizde birkaç kitabımız matbaaya gitme aşamasındaydı. Hatta bir kitabımız da matbaadan gelmişti. Ancak çok daha ayrıntılı bilgi vermemeyi tercih ederim.

Pan Yayınları: Hazırlamakta olduğumuz pek çok kitabın yayınını durdurduk. Ancak birkaç kitabın yeni baskısıyla faaliyetimize devam ediyoruz. Yayın programımızda yer alan ve şartlar normalleşince baskıya vereceğimiz kitaplara gelince; Öteki Caz / Şevket Akıncı, Yunus Emre / İlhan Başgöz (yeni basım), Introduction to the Etymology of the English Language for Turkish-Speaking Learners / Bülent Aksoy, MIT Gerekli Bilgiler Dizisinden; Karbon Yakalama / Howard J. Herzog, Sürdürülebilirlik / Kent E. Portney, Zihin-Beden Problemi / Jonathan Westphal.

Raskol’un Baltası Yayınevi: Biz sürekli olarak Orhan Duru’yu özleyen birkaç kişiyiz. Orhan Duru’yu en çok özleyen Ferit Edgü, geçen gün telefon açıp Duru’dan bir haber iletti. Biliyorsunuz sık sık hâlâ görüşürler. Aldığımız bu haber üzere yayınevimizin Orhan Duru Strateji Kurulu yeni yayın kararları aldı. Yakında okurları haberdar edeceğiz. Şu an yeni kitabımız internet satış mağazalarında. Ahmet Güntan roman üçlemesini BukalemunManifesto’yla tamamladı. Güntan okurlarını yakın zamanda pembe bir sürpriz de bekliyor. Hazır olun.

Tekin Yayınları: 10 Mart’ta açıklama yapıldığında matbaaya giden ve gitmek üzere olan kitaplarımızın basımını durdurduk. Hazırlığını yaptığımız on iki yeni kitap vardı. Bu çalışmalar alanında çok değerli başvuru kaynakları niteliğinde kitaplardı. Hüsamettin Cindoruk’un hayatını ve anılarını anlatan önemli bir araştırma kitabı bitmişti. Doğan Öz cinayetine yıllar sonra yeniden büyüteç tutan bir gazetecilik araştırması, Berivan Tapan’ın kitabı yayınlanacaktı. Politik araştırma kitaplarımız ve hukuk alanına özgü çalışmalarımız vardı. En önemlisi de politik felsefe üzerine yeni bir dizi oluşturmuştuk. Onun ilk kitabını yayımlayacaktık. Tüm bunlar kaldı. Doğan Avcıoğlu’nun kitaplarının yeniden farklı, özel basımlarını yapacaktık. Yakın tarih tartışmalarına ışık tutacak kitaplar vardı. Akademi için hazırlanan üç yeni kitabımız vardı. Özdemir İnce’nin tüm şiirlerini ciltler halinde yayımlayacaktık. Bu süreçte en çok üzüldüğümüz pandemi nedeniyle hayatını kaybeden ve bize yayınlanmak üzere anılarını teslim eden, önemli toplumsal olaylara tanıklık etmiş bir yazarın çalışmasıydı. İzmir Kitap Fuarı’nda okurla buluşacaktı kitabı. Hayatını kaybetmesi bizi çok üzdü, kitabını göremeyecek olması ayrı…

Timaş Yayınları: Süreç böyle olmasaydı şu günlerde popüler bilim, tarih, dünya edebiyatı, psikoloji gibi alanlarda yayınlanmayı bekleyen kitaplarımız olacaktı. Evlerimizde olduğumuz bugünlerde bu kitapları geliştirmeye gayret ediyoruz. Sürecin tam olarak ne şekilde seyredeceğini henüz bilemediğimiz için gelecek programa dair somut bir takvim vermek güç ama Nazan Bekiroğlu’ndan ve Olga Tokarczuk’tan yeni birer romanın, gelecek sezonun için bizi en heyecanlandıran başlıkları olduğunu söyleyebiliriz.

Tudem Yayın Grubu: Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında yayımlayacağımız Delidolu, Desen, Uçanbalık ve Tudem Edebiyat markalarımızdan toplam 25 kitabımız vardı. Bunlardan 12 tanesini yine de yayımlama kararı aldık. Diğerlerini ise sonbahara kaydırdık. Delidolu’dan çok sevilen Diskdünya serisinin 20 ve 21. kitapları Domuzbaba ve Savaş Naralarıile John Boyne’dan yine çok etkileyici bir kurgusu olan Asker Doğmayanlar adlı romanları yayımlayacağız. Desen’den son yılların başarılı illüstratörü Gökçe Yavaş Önal’ın günlük hayatımızın küçük anlarına odaklanan, bizleri bu süreçte çokça gülümseteceğini düşündüğümüz İçimdeki Buhranlar ile Türkiye’de Gülümse kitabıyla çok sevilen Raina Telgemeier’ın okurlarına çizgi hikâye yaratma süreçleri konusunda yol gösterdiği yeni çizgi romanı Sen de Gülümse, baskıya gönderdiğimiz ve yakında piyasaya sunulacak kitaplar arasında. Uçanbalık’tan Ayla Çınaroğlu ve Mustafa Delioğlu’nun birlikte hazırladıkları Tembel Fare – Tini Futbolcu yayımlanacak. Tudem Edebiyat ise yeni okumaya başlayanlar için Küçük Yıldızlar serimizden üç yeni kitap hazırlıyor. Bunun yanı sıra okumaya isteksiz çocuklar için yarattığımız Sen de Oku serisine Mavisel Yener’in Acayip Bir Macera ve Dilek Yardımcı’nın bir sokak köpeğinin maceralarını konu ettiği Zıpır Özgürlük Peşinde adlı kitapları ekleniyor. Bu söz ettiklerim, iki ay içinde okurlarla buluşturacağımız kitaplarımız. Sürecin gidişatına, gelen istek ve tepkilere göre bu sayıyı artırabiliriz.

Yapı Kredi Yayınları: Mart ayında yayımlamayı planladığımız kitaplardan bir bölümünü yayımlayabildik. Bu kitaplar arasında Yabancı Kucak / Ian McEwan, Cafe Esperanza / Ali Teoman, Hayal Otel / Nihan Eren, Bir Kılıç Üzerine Çıkarsamalar / Claudio Magris, Yüklerin En Değerlisi / Jean Claude Grumberg, Dönüşüm / Franz Kafka, Topkapı Oğuznamesi / Semih Tezcan, Notlar ve Karşı Notlar / Eugene Ionesco, Umutsuzlar Parkı / Edip Cansever, Bir Başka Coğrafyadan – Toplu şiirler / Mehmet Can Doğan, Meydan ve Kule / Niall Ferguson, Şark Şekerciliği / Friedrich Unger, Dervişler, Fakihler, Gaziler / Haşim Şahin, İstanbul’dan Anadolu’ya Rumların Yemek Kültürü / Sula Bozis ve Psikanaliz Defterleri 4 – Çocuk ve Ergende Cinsellik ve Emma Teyze’nin Defteri – Yeni Başlayanlar İçin İtalyan Mutfağı / Elvan Uysal Bottoni kitapları okuyucuyla buluştu. Bunun haricinde Sanat Dünyamız, kitap-lık ve Cogito dergilerimizi de çıkardık. Her şey yolunda gitseydi Nisan – Mayıs aylarında aşağıdaki kitapları yayımlayacaktık. Ancak az da olsa bu listede yer alan bazı kitapları basmayı düşünüyoruz.
Swann’ın Bir Aşkı / Marcel Proust
Sevebilen Mutludur / Hermann Hesse
Nezihe Meriç –Söyleşiler / Haz. Seval Şahin
Hayatını Değiştirmelisin / Rachel Corbett
Kocamın Adı Ağzımın Tadı / Esra Erdoğan
Tortu / Selçuk Baran
Piri / Faruk Duman
Yelkovan Yokuşu / Selçuk Baran
İnsan Lekesi / Philip Roth
Milena’ya Mektuplar / Franz Kafka
İki Hamlede Zafer / William Faulkner
Kronos / Witold Gombrowicz
Frankfurt Dersleri / Ingeborg Bachmann
Açık Kaldıkça Defterim/ Ebubekir Eroğlu
Temaşa-i Dünya ve Cefakar-ü Cefakeş
Avda Trajedi / Anton Çehov
Avrupalılar / Orlando Figes
Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Büyük Siyasi Uyanışa Dair Anlatısı / Dag Solstad
Kış Yolculuğu / Selçuk Baran
Ferahlık Anına Övgü / Ömer F. Oyal
Hamamböceği / Ian McEwan
Duygusal Adam / Javier Marias
Dava / Franz Kafka
Mikrokozmoslar / Claudio Magris
Im Restaurant / Christoph Ribbat
Packing my Library / Alberto Manguel
Bir Uçurumun Haritası / Alphan Akgül
Aşk İçin / Robert Creely
Ağaç Sessiz / Selçuk Demirel
Kitaplar 2 / Ziya Gökalp
Karanlık / Nina Edward
Sığınmacılar Devrimi / Marc Engelhardt

Her ne kadar bu kitapların baskılarını yapamasak da matbaa aşamasına kadar olan işlerini tamamlayıp bir kenarda bekletiyoruz. Editör ve grafik kadromuz evlerden çalışmaya devam ediyor. Yayımlama zamanı gelince de hepsini birden olmasa da yeni bir yayın sırasıyla baskıya gireceğiz. Ekip olarak hazırladığımız kitapları baskıdan sonra hemen görmek istiyoruz ancak bu dönemde maalesef bu eskisi kadar hızlı olmuyor.

7.
Karantina süresince okurla nasıl bir ilişki ve iletişim kuruyorsunuz?

160. Kilometre Yayınevi: Okurla ekstra bir iletişim kurmuyoruz. İletişimimiz yayımladığımız kitaplar. Biz zaten her zaman olağanüstü haldeydik. Sloganımız “Şiir direnirse kazanacak”. İzciyiz biz. Vahşi doğada hayatta kalma mücadelesini yıllardır veriyoruz. Olağanüstü halle yeni tanışmış gibi yapmamız yoksul birinin başkaları yoksullaşınca kendi yoksulluğunu yeni fark etmesi gibi absürd bir durum olur. Bu yüzden normalimiz neyse öyle davranmaya devam ediyoruz.

Alef Yayınevi: Bizim tanıtım alanındaki temel varlığımız sosyal medya. Buna ek olarak üçüncü sorunun cevabında adlarını andığım, bir sosyal-demokrat ya da çağdaş kentli zihniyetle düzenlenen kitap etkinliklerinde okurlarımızla bire bir temas kurmak. Sosyal medyada kitaplarımızı okuyan okurların görüşleri, alıntı paylaşımı vs. şeklinde de bir iletişim kuruluyor. Bunun dışında kitaplarımız üzerine eleştiriler yayımlanıyor. Ve tabii ki kitap kurtlarının çeşitli okur gruplarında ve sosyal medyada diğer okurlara tavsiyeleri en değerli mecra bizim için.

 April Yayıncılık: Bu yıl doğum günümüzü evde kutluyoruz. Sosyal medya kanallarımızdan hem sadık okurlarımızla, hem de kitaplarımızı yeni keşfeden okurlarla iletişim halindeyiz. Yeni kitaplarımızdan ve listemizdeki başlıklarımızdan paylaşımlar yapıyor, ara ara meşhur April Atasözleri’ni hatırlatıyoruz. Edebiyat sitelerinin, kültür sanat gazetecilerinin, okurların paylaşımlarını, yakın çalıştığımız kitapçıların notlarını, önerilerini okura aktarıyoruz. Yazarlarımızın okuma önerilerine de zaman zaman sosyal medya kanallarımızda yer veriyoruz. İşin özeti yormadan ve sıkmadan, çemberi olabildiğince geniş tutarak bu tuhaf günleri okurla birlikte atlatmanın yollarını arıyoruz.

Dipnot Yayınları: Okurun internete ve sosyal medyaya olduğundan daha yoğun yöneldiği bir ortam var. Biz de bu mecraları etkin kullanmaya çalışarak okurla bir arada olmaya çalışıyoruz. Bu hafta Praksis dergisinin son iki sayısını internet sitemizde erişime açtık. Bundan sonrada mümkün olduğunca bazı kitaplarımızın pdf’sini okurlarımızla paylaşacağız. 

Doğan Kitap: Karantina sürecinde gerek okurlarla gerekse yazarlarımızla inanılmaz bir etkileşim içinde olundu, olunmakta. Yazarlarımız, editörlerimiz sosyal medya üzerinden özellikle de Instagram’da  sohbetler düzenliyor, okurlarımızın merak ettikleri soruları cevaplıyor, gündeme dair sohbetler gerçekleştiriyorlar. Yazarlarımız etkinliklere eskiye oranla daha fazla katılıyorlar, sanırım bu zorlu dönemde okurlara moral vermek, onları yalnız bırakmamak onlara da iyi geliyor. Yani tatlı bir dayanışma ve seferberlik hali var. Ben artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşünüyorum. Hepimiz dijital dünya ile daha yakınlaştık. Sohbet için bile olsa telekonferanslar yapıp, web üzerinden alışveriş yapar olduk. Pandemi krizi atlatılsa bile artık eskiye oranla daha fazla sanal ortamda alışveriş yapıyor olacağız. Tüketim alışkanlıklarımız, kullandığımız satış kanalları önemli ölçüde değişecek . Yine de önemli bir kesim kitabını dokunarak, hissederek kitabevlerinden almayı tercih edecek ama bilecek ki sıkıştığında alacağı servis klavye uzaklığında. Evden çalışmayla ilgili birtakım önyargılar da aşılmış olacak. İleriki dönemlerde daha esnek çalışma modelleri de uygulanır olacak. Tabii hayata bakışımız da değişecek. Umuyorum ki bugünleri unutmayacak, sahip olduğumuz değerlerin, olanakların, fırsatların, özgürlüklerin daha fazla kıymetini bileceğiz, hayata daha olumlu yaklaşacağız.

Domingo Yayınevi: Sosyal medya ve e-posta bültenleri üstünden.

Güldünya Yayınları: Biz okurlarını arkadaşı, yol arkadaşı olarak gören bir yayıneviyiz. Bu dönemde dijital kanallar, sosyal medya hesaplarımız üzerinden interaktif bir ilişki kurmaya çalışıyoruz. Facebook, Twitter gibi sosyal medya hesaplarımızdan iletişimimizi sürdürüyoruz. Kadın hareketinin sosyal medyada yürüttüğü kampanyalara destek olmaya çalışıyoruz. Ancak kitapçılığın esası olan basım, dağıtım gibi fiziksel olarak bir yerde bulunmanızı gerektiren süreçlerden uzağız. Sık sık çalıştığımız Ceylan Matbaa haklı olarak üretimi durdurdu. Bizler de tüm emekçilerin sağlığını ve canını her şeyin önünde görüyoruz.

Hep Kitap: Kurulduğumuz günden bu yana okurla bağımız hep çok kuvvetli oldu, bizi en çok mutlu eden şeylerden biri bu açıkçası. Sosyal medya hesaplarımız hep çok aktif. Bu dönemde enerjimizi daha fazla sosyal medyaya yöneltmeye başladık. Özellikle Instagram üzerinden okurlarımızla güçlü bir iletişim kuruyoruz.

İthaki Yayınları: “Karantina Günleri İçin Öyküler” konseptiyle çeşitli kitaplarımızdan her gün iki öyküyü okurlarımıza açtık. Birçok yazarımızı sosyal medya hesaplarımızdan canlı yayınlarla okurlarıyla buluşturduk. Yani ağırlıklı olarak sosyal medya ağlarımızdan okurlarımızla olan ilişkilerimizi sürdürmeye çalışıyoruz.

Metis Yayınları: Sosyal medya kanallarıyla iletişim kuruyoruz. Temel yaklaşımımız “sosyal değil, fiziksel mesafe ve sosyal dayanışma”. Dayanışma her zamankinden de önemli. İnsan insana her zamankinden daha muhtaç. Bize dayatılan ekonomik ve siyasi koşullara nasıl bir dayanışmayla karşı çıkabileceğimizi, nasıl yaratıcı çözümler bulacağımızı birlikte düşünecek bir yaklaşımı korumamız gerekiyor. Problemleri köpürten bir kötücüllükten özellikle kaçınmalı, her konuyu problem çözücü, yardımcı, kolaylaştırıcı bir yöne kanalize etmeliyiz. Hepimizin ruh sağlığı için buna ihtiyacımız var. Birkaç uzman doktor arkadaşımdan yansıyan iyi haberlerle bitirmek istiyorum. Doktorlar, salgının ilk günlerinde başka ülkelerin tedavi protokollerini izlediklerini, ama artık kendi bağımsız deneyimlerinin oluştuğunu, karşılaştırmalı olarak farklı yollar da izleyebildiklerini, böylece tedavilerde daha iyi sonuç almaya başladıklarını söylüyorlar. İyi haberlere, iyi kitaplara ihtiyacımız var.

Monokl Yayınları: Sosyal medya üzerinden. monoklkitap Instagram adresimizde canlı edebiyat sohbetleri gerçekleştiriyoruz. Şu ana kadar “bir öykü yazmak” temalı iki canlı yayın gerçekleştirdik. İlki Talan’ın yazarı İlay Bilgili ile, ikincisi Hasibe Özdemir ile. Kendisinin “Bu Kardan Adam Olmaz” kitabı da ilk çıkacak kitaplarımız arasında.

Oğlak Yayınları: Sosyal medya ve web sitemiz üzerinden tanıtımlarımızı sürdürüyoruz. Okurlarımızdan gelen soruları ya da önerileri yanıtsız bırakmıyoruz. Biz evlerimizden hem kendimiz, hem okurlarımız için aynı şevkle çalışmaya, üretmeye devam ediyoruz.

Paloma Yayınları ve Nebula Kitap: Sosyal medya ve e-posta üzerinde iletişimimiz devam ediyor.

Pan Yayınları: Sosyal medya kanallarından kitaplarımızı tanıtmaya ve kendimizi hatırlatmaya devam ediyoruz. İnternet sitemizden satışları sürdürüyoruz.

Raskol’un Baltası Yayınevi: Okurlarımız ne kadar hijyenik bir yayınevi olduğumuzu bilirler. Bugüne kadar sağlıklarını tehlikeye atacak kitaplar yayımlamamaya hep özen gösterdik. Bundan sonra da bu şekilde devam edecek.

Tekin Yayınları: Bu süreçte sosyal medyanın tüm olanaklarını kullanıyoruz. Yazarlarımızın okurla buluşacağı çeşitli kültür sanat platformlarında canlı performanslara katılmasını organize ediyoruz. Yayınladığımız kitapları yazar ve sanatçılara okutarak kısa videolar ile tanıtıyoruz. Hem farkındalığı artırmak hem de evde kalan okuru belirsiz bu süreçte dinç ve umutlu tutma çabası içindeyiz. Yakında canlı yayınlarla çeşitli atölyeler yapmak istiyoruz. Özellikle de “Pandemi toplumlar üzerinde nasıl bir etki bırakacak, ne olacak, nereye gidecek, dünya nasıl bir yer olacak” gibi tartışmalar organize edeceğiz. Umudu kaybetmeden ayakta kalmak için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Sağlıcakla kalın.

Timaş Yayınları: Bu sürece ekipçe hızlı bir reaksiyon verdiğimizi düşünüyoruz. Yazarlarımız ile birlikte özellikle sosyal medyada olağan akışımızın dışında işler yapmaya başladık. İnsanların evde olduğunu göz önünde bulundurarak onlarla daha interaktif etkinlikler hazırlıyoruz. Malum fuarların ve etkinliklerin yapılamaması sebebiyle okurlarla bağımızı yazar canlı yayınları, etkinlikleri ve yine yazarlarımızla birlikte okuma saatlerimiz ile telafi ediyoruz. Evde canları sıkılan minik okurlarımıza ayrıca önem veriyoruz. Onlar için masal okuma saatleri ve her gün evde yapabilecekleri etkinlikleri paylaşıyoruz. Yine alanında uzman yazarlarımız ile okurlarımızı canlı konferanslarla buluşturmaya devam ediyoruz. Online okuma kulüplerimiz faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Aynı şekilde etkili dijital kanallarla ve mecralarla iş birliği yaparak bu tarz faaliyetlerimizin etki alanını genişletiyoruz Özetle okurun kitaplarla ve yazarlarla bağını dijital dünyanın el verdiği düzeyde korumaya ve geliştirmeye devam ediyoruz. Bu yaptığımız işlerden çok olumlu geri dönüşler alıyoruz. Zor günlerde bir nebze olsun insanlara iyi gelebilmek bizim yaptığımız işin en büyük karşılığı. Bu süreçte elde ettiğimiz kazanımları süreç normale döndüğünde ise devam ettirmeye kararlıyız.

Tudem Yayın Grubu: Okurlarımızla doğrudan iletişim kuruyoruz. Ana mecra olarak sosyal medya üzerinden, kısmen telefon ve e-posta ile doğrudan bir iletişimimiz var. 16 Mart Pazartesi’den itibaren “Tudem Yayında” çalışmamız sürüyor ve sürmeye devam edecek. Her gün tudemyaninda.com’a 48 aydan 8. sınıfa kadar 10 farklı yaş grubu için ücretsiz içerikler yüklüyoruz. Bugüne kadar bu ürünlerin toplam 5.5 milyon kez indirildiğini gördük ve çok gururlandık. “Anne bugünkü ödevim nerede?” diyen çocukları, mutlu ve müteşekkir veliler ile öğrencilerine Tudem Yanında’dan ödev veren öğretmenleri duymak bizi çok duygulandırdı.

Yapı Kredi Yayınları: Diğer birçok kurum ve tüm dünya gibi biz de çalışma sistemimizi neredeyse tamamen dijital üzerinden yapılacak şekilde kurguladık. Okurlarımızla da Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık olarak sosyal medya üzerinden iletişim kuruyoruz. Şu ana kadar ‘Kitap Hayattır’ sloganıyla Twitter, Facebook, Instagram hesaplarında kitaplarımızdan sayfalar paylaştık, yazarlarımızın kitap önerilerini okurlarımızla buluşturduk, bunlara devam ediyoruz. Ayrıca Yapı Kredi Yayınları ekibinin şu sıra okudukları kitaplardan bölümler seslendirdiği videoları da düzenli olarak okurlarımızla paylaşıyoruz. Bunlarla beraber Yapı Kredi Kültür Sanat’ta açılan Sagalassos, Hoş Geldin Gazi, Turhan Selçuk Retrospektifi, Tombak, Orhan Pamuk ‘Balkon’ ve İlhan Berk 100 Yaşında gibi ses getiren sergilerimizin üç boyutlu sanal turlarını web sitemiz üzerinden sanatseverlere açtık. Yine Yapı Kredi Kültür Sanat’ta geçen aylarda yaptığımız etkinliklerin bir kısmının video kayıtlarını paylaşıma açtık. Ayrıca çok beğenilen Harf’ten ve Nota’dan konser dizimizin kayıtlarını her cumartesi günü YouTube kanalımızda yayımlıyoruz. Bu hafta “Her Güne Bir Etkinlik” başlığı altında çocukların evde bulunan malzemelerle yapabileceği etkinlikler paylaşmaya başladık. Kitaplarımızdan alıntılanan birbirinden zevkli oyunlar, birbirinden eğlenceli deneyler ve bütün ailenin katılabileceği etkinlikler haftanın her günü Instagram hesabımızda. 23 Nisan’da ise Yapı Kredi Yayınları sosyal medya hesaplarında çocukların bayramı kitapların bayramı olacak. Doğan Kardeş dizisinden yayınladığımız sevilen çocuk edebiyatı yazarlarımızın ve çizerlerimizin hazırladığı videolar çocuklarla buluşacak. Hareketli masallardan basit çizimlere, yemek tariflerinden evde oyun önerilerine yazarlarımız çocuklar için videolar hazırlıyor.